e-ISSN 2147-2475
Cilt : 3 Sayı : 3 Yıl : 2024

Hızlı Arama




RESPIRATORY CASE REPORTS - Respir Case Rep: 3 (3)
Cilt: 3  Sayı: 3 - Ekim 2014
KAPAK
1.
Kapak
Cover

Sayfa I

KÜNYE
2.
Künye
Editorial Board

Sayfa II

OLGU SUNUMU
3.
ECMO İle Tedavi Edilen Lejyonella Pnömonisine Bağlı ARDS Olgusu
A case of ARDS due to Legionella Pneumonia treated with ECMO
Özlem Ediboğlu, Sami Cenk Kıraklı, Dursun Tatar, Fatma Fevziye Tuksavul
doi: 10.5505/respircase.2014.60252  Sayfalar 134 - 137
Akut Respiratuar Distres Sendromu (ARDS), bilateral radyolojik infiltrasyon ve hipoksemik solunum yetmezliği ile karakterizedir. Otuz sekiz yaşında ev hanımı,öksürük, boğaz ağrısı, ateş ve son 3 gündür nefes darlığı ile acil servise başvurdu. Fizik muayenesinde hasta dispneik, takipneik, taşikardik olup dinlemekle bilateral inspiryum sonunda raller mevcuttu. Laboratuar incelemesinde hemogram normal, C-Reaktif Protein: 30 mg/dL, Prokalsitonin: 19,8 ng/mL, arter kan gazı analizinde hipoksik solunum yetmezliği mevcuttu. Toraks radyografisinde ARDS ile uyumlu bilateral alveoler opasite izlendi. İdrar legionella antijeni pozitif saptandı. Noninvazif ventilasyona yanıt alınmayan hasta entübe edildi. Ardından hastaya 6 gün süreyle ECMO (ekstrakorporeal membran oksijenasyon) tedavisi uygulandı. Yedinci günde ekstübe edildi. ARDS tedavisinde kliniğimizde ECMO tedavisinin ilk kez kullanılması sebebiyle bu olgu sunulmuştur.
Acute respiratory distress syndrome (ARDS) is characterized by hypoxemic respiratory failure and bilateral radiographic infiltration. A 38-year-old female was admitted to the emergency room with coughing, sore throat, fever, and dyspnea for the last three days. The physical examination revealed that the patient had dyspnea, tachypnea, tachycardia, and crackles were heard on auscultation. The patient’s hemogram was normal, C-reactive protein was 30mg/dL, and procalcitonin was 19.8ng/mL. The patient had signs of hypoxemic respiratory failure in the arterial blood gas analysis. The chest x-ray showed bilateral alveolar opacities consistent with ARDS. The legionella antibody was positive in the urine sample. The patient was intubated due to unresponsiveness to non-invasive ventilation. Afterwards, extracorporeal membrane oxygenation (ECMO) was performed for six days. The patient was extubated on the seventh day. The case is presented because due to the novel use of ECMO for ARDS in our center.

4.
Hemosiderosisli bir Hastada Akciğerde Demir Birikimine Bağlı İnterstisyel Akciğer Hastalığı
Interstitial lung disease secondary to iron deposition in the lungs in a patient with hemosiderosis
Elif Yılmazel Uçar, Metin Akgün, Ömer Araz, Ravza Bayraktar Barın, Elif Demirci, Fatih Alper
doi: 10.5505/respircase.2014.41961  Sayfalar 138 - 140
Hemosiderosis, parankimal organlarda demir birikimi sonucu organ toksisitesine yol açan bir hastalıktır. Bu, herediter olabileceği gibi sekonder eritropoezis ve kan transfüzyonu yapılan hastalıklar sonrası gelişebilir. Burada, talesemili bir olguda kan tansfüzyonu sonrası akciğerde demir birikimine sekonder interstisyel akciğer hastalığı gelişimi oldukça nadir olduğundan ve tekrarlayan transfüzyonlar sonrası akciğerde demir birikimine bağlı interstisyel akciğer hastalığı gelişebileceğini vurgulamak için bu olguyu sunduk.
Hemosiderosis is the abnormal accumulation of iron in the parenchymal organs, leading to organ toxicity. It may be hereditary or caused secondary to diseases of erythropoiesis and the treatment of the diseases with blood transfusion. Herein, we present a case of thalassemia with blood transfusion, due to iron accumulation in the lungs. Interstitial lung disease secondary to this accumulation in a hemosiderosis case is extremely rare, and the study aimed to highlight the possibility of interstitial lung disease secondary to repeated blood transfusion by iron accumulation in the lungs.

5.
Pulmoner Langerhans Hücreli Histiyositoz: Olgu Sunumu
Pulmonary Langerhans' Cell Histiocytosis: A Case Report
Osman Hacıömeroğlu, Gülbanu Horzum Ekinci, Murat Kavas, Dilem Anıl Mavigök, Ayçim Şen, Adnan Yılmaz
doi: 10.5505/respircase.2014.30932  Sayfalar 141 - 144
Kırk üç yaşında kadın hasta nefes darlığı yakınması ile başvurdu. Arka-ön akciğer grafisinde sol sinüs kapalı olup her iki akciğer parankiminde retikülonodüler dansite artışları görüldü. Yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi incelemesinde her iki akciğerde, tüm akciğer alanlarını tutan değişik büyüklükte kistik lezyonlar ile yer yer nodüller ve konsolidasyonlar saptandı. Mini torakotomi ile wedge rezeksiyon yapıldı. Patolojik tanı Pulmoner Langerhans Hücreli Histiyositoz olarak rapor edildi.
A 43-year-old female was admitted with dyspnea. The postero-anterior chest x-ray revealed blunting of the left sinus and increased reticulonodular density in the bilateral lung parenchyma. High-resolution computed tomography demonstrated various diameters of cystic lesions throughout both lung fields with consolidations and scattered nodules. A wedge resection was performed by mini-thoracotomy. The histopathological diagnosis was pulmonary Langerhans’ cell histiocytosis.

6.
Akciğer Sarkoidozunun Kronik Döneminde Ortaya Çıkan Lupus Pernio Olgusu
A Case of Sarkoidosis that Developed Lupus Pernio Lesions in the Chronic Stage
İlkin Zindancı, Hacer Kuzu Okur, Mukaddes Kavala, Ayşe Serap Karadağ, Zafer Turkoglu, Bengü Çobanoğlu Şimşek, Şeyma Özkanlı, Burçe Can
doi: 10.5505/respircase.2014.51523  Sayfalar 145 - 148
Sarkoidoz nedeni bilinmeyen, multisistem, nonkazeifiye granülomlarla karakterize kronik bir hastalıktır. Kutanöz tutulum; lupus pernio, infiltre plaklar, subkutan nodül, skar, alopesi gibi spesifik veya eritema nodosum gibi nonspesifik lezyonlarla seyredebilir. Deri tutulumu sistemik sarkoidozun seyri sırasında ortaya çıkabileceği gibi ilk bulgu olarak da ortaya çıkabilir. Spesifik deri lezyonları sistemik sarkoidozun ileri evrelerinde görülebilir ve prognostik önemi vardır. Bu yazıda kronik döneminde lupus pernio lezyonları ortaya çıkan ileri evre akciğer sarkoidozu olgusu sunulmaktadır.
Sarcoidosis is a multisystem chronic disease that has an unknown etiology and is characterized by non-caseificating granulomas. Skin involvement is characterized by either specific lesions such as lupus pernio, infiltrating plaques, subcutaneous nodules, scaring and alopecia, or non-specific lesions of erythema nodosum. Skin involvement may be seen as the first symptom or can be seen during the later course of the disease. Specific skin lesions can be seen in the advanced stages of systemic sarcoidosis and have prognostic significance. The current study presents a case of advanced stage lung sarcoidosis that developed lupus pernio lesions in the chronic stage.

7.
Endobronşial Pulmoner Schwannoma Olgusu
A Case Of Endobronchial Pulmonary Schwannoma
Sinem Berik Safçi, Havva Erdem, Bekir Sami Polat, Cem Şahiner, Ömer Yazgan
doi: 10.5505/respircase.2014.93695  Sayfalar 149 - 152
Yirmi bir yaşında astım tanılı erkek hasta kliniğimize nefes darlığı şikayeti ile başvurdu. Hastanın postero-anterior akciğer grafisinde kalp odacıklarının sınırlarında anormallik saptandı. Bilgisayarlı toraks tomografisinde sol ana bronş içerisinde yaklaşık 25x11 mm. boyutunda lobüle konturlu, düzgün sınırlı, solid karakterde kitle lezyon izlendi. Hastanın solunum fonksiyon testinde restriktif bozukluk vardı. Yapılan bronkoskopide sol ana bronşta karinadan 1-2 cm mesafede ana bronşu tama yakın tıkayan saplı polipoid endobronşial lezyon görüldü. Lezyondan alınan biyopsi sonuç schwannoma ile uyumlu geldi. Pulmoner schwannoma çok nadir görülen, sinir kılıfı hücrelerinden köken alan, genellikle benign karakterde olan tümörlerdir. Biz pektus ekskavatum ve endobronşial schwannomanın birlikte görüldüğü bir olguyu sunuyoruz.
A 21-year-old man with previous asthma diagnosis was admitted to our clinic due to dyspnea. An abnormality was observed on the cardiac borders in posteroanterior chest x-ray. Computed tomography of the thorax showed a 25X11 mm, lobulated, smooth-edged mass in the left main bronchus. The pulmonary function test indicated a restrictive pattern. A fiber-optic bronchoscopy was performed, indicating a polypoid endobronchial mass with a pedicle obstructing almost all the lumen of the left main bronchus, 1-2 cm away from the carina. The biopsy result from the lesion was consistent with schwannoma. Pulmonary schwannomas are rare and benign tumors and are derived from the nerve sheaths. The current study presents a case of endobronchial schwannoma associated with pectus excavatum

8.
Endobronşial Polip
Endobronchial Polyp
Ahmet Arisoy, Selami Ekin, Bülent Özbay, Erdoğan Çetinkaya, Akif Özgül
doi: 10.5505/respircase.2014.87487  Sayfalar 153 - 155
Akciğer benign endobronşial tümörleri oldukça nadirdir. Kronik öksürük, nefes darlığı ve obstrüktif pnömonilere neden olabilirler. Endobonşial olduklarından ne akciğer grafisinde ne de toraks bilgisayarlı tomografisinde tespit edilemeyebilirler. Bu yazıda 65 yaşında erkek bir hastanın, klinik sorunları, bilgisayar tomografi bulguları, bronkoskopik görüntüleri ve uygulanan tedavi sunuldu.
Pulmonary benign tumors are quite rare neoplasms. They can cause chronic cough, shortness of breath, and obstructive pneumonias. They may not be detected by chest x- ray or computed tomography of thorax. The current study presents the case of a 65-year-old male patient and his clinical problems, computed tomography findings, bronchoscopic images, and treatment.

9.
Nadir bir posterior mediastinal kitle nedeni: Ekstramedüller Hematopoez (iki olgu)
A rare cause of posterior mediastinal masses: extramedullary hematopoiesis (two cases)
Levent Özdemir, Burcu Özdemir, Suat Durkaya, Cansu Topal, Sema Nur Çalışkan, Ali Ersoy, Gökhan Büyükbayram, Zulal Özbolat
doi: 10.5505/respircase.2014.63835  Sayfalar 156 - 158
Ekstramedüller hematopoezis (EH), kemik iliği dışında kan hücrelerinin üretimi olup talasemi, orak hücreli anemi, miyelofibrozis, herediter sferositozis gibi çeşitli hematolojik hastalıkların kompansatuvar bir mekanizması olarak karşımıza çıkmaktadır Toraks, EH’in görüldüğü nadir bir bölgedir. Yirmi dört ve 34 yaşında erkek hastalar çekilen akciğer grafisinde kalp konturunu silmeyen homojen dansite artımları olması nedeni ile tetkik edildi. Her iki olgununda özgeçmişinde talasemi intermedia mevcuttu. Olguların fizik muayenesinde skleralarda ikter ve hepatomegali dışında anormallik saptanmadı. Her iki olgunun çekilen toraks BT’sinde arka mediastende bilateral paravertebral alanda sağda belirgin iyi sınırlı homojen yumuşak doku dansiteli alanlar izlendi. Olguların talasemi intermedia olması nedeni ile lezyonlar buna bağlı ekstramedüller hematopoez kitleleri olarak kabul edildi. Simetrik posteriyor mediasten kitlelerinde ayırıcı tanıda ekstramedüller hematopoez dikkate alınmalı ve hematolojik hastalıklar yönünden sorgulanmalıdır.
Extramedullary hematopoiesis is the production of blood cells, except for bone marrow, and a compensatory mechanism for a variety of hematologic disorders such as thalassemia, sickle cell anemia, and myelofibrosis. It is rarely seen in the region of the thorax. One 24-year-old and one 34-year-old male patient were examined due to homogeneous opacities that not obliterated the heart border in the chest radiograph. Both patients had a history of thalassemia intermedia. The physical examination was unremarkable, except for sclera, jaundice, and hepatomegaly. On computed tomography, bilateral paravertebral homogenous soft tissue density areas in the posterior mediastinum were detected. These mass lesions were accepted as extramedullary hematopoiesis. Symmetrical posterior mediastinal masses should be considered in the differential diagnosis of extramedullary hematopoiesis and hematologic diseases.

10.
Tarım İşçisinde Boyun Bağı Nedeniyle Gelişen Trakea Rüptürü
Tracheal rupture in a farmer developed by a neck tie
Muhammet Sayan, Ali Çelik, Abdullah İrfan Taştepe
doi: 10.5505/respircase.2014.52244  Sayfalar 159 - 162
Trakeabronşial rüptürler nadir görülen fatal travmalardır. Klinik, peribronşial dokuların intakt olup olmamasına göre değişkendir. Otuz yaşında tarım işçisi, boyun bağının neden olduğu iş kazası sonrası nefes darlığı ve boynunda şişlik ile değerlendirildi. Trakeal rüptür tanısı konulan hastaya trakeal rezeksiyon ve rekonstrüksiyon uygulandı. Hasta postoperatif 7. günde taburcu edildi. On iki aylık takibinde bronkoskopide anastomoz bölgesi açık olarak göründü.
Tracheobronchial rupture is rare and a life threatening injury. Clinical presentations vary as to whether peribronchial tissues remain intact or not. A 30-year-old farmer was evaluated with dyspnea and neck swelling after a work accident due to a neck tie. The patient who was diagnosed with tracheal rupture underwent tracheal resection and reconstruction. He was discharged seven days after the operation. At the 12-month follow-up, the bronchoscopy showed good patency over the anastomotic region.

11.
Tonsillektominin Nadir Bir Komplikasyonu: Pnömomediastinum
Pneumomediastinum Following Tonsillectomy: A Rare Complication
Nuri Düzgün, Hıdır Esme, Gültekin Övet, Mustafa Çalık, Ercan Kurtipek
doi: 10.5505/respircase.2014.03016  Sayfalar 163 - 165
Pnömomediastinum üst solunum ve sindirim yolu cerrahi müdehalelerinde nadir olarak karşımıza çıkan bir komplikasyondur. Pnömomediastinum ilk kez 1819 yılında Laennec tarafından travmatik bir komplikasyon olarak tanımlanmıştır. Belirtileri göğüs ağrısı, boyun ağrısı, nefes darlığı ve odinofajiyi içerir. Ciltaltı amfizemi ve pnömomediastinum arasındaki ilişki tam olarak netlik kazanmamıştır. Ortak fikir birliği ise entübasyon esnasında veya cerrahi sırasında tonsiller yatak, larengeal veya farengeal duvarda oluşmuş bir hasardan basınçlı ventilasyon ile verilen havanın doğrudan mediastene yayılımıdır. Yazımızda tonsillektomi operasyonu sonrası dispne, göğüs ağrısı gelişen ve çekilen bilgisayarlı tomografide yaygın mediastinal amfizem saptanan olgunun klinik ve tedavi süreci sunulmaya çalışılmıştır.
Pneumomediastinum is rarely observed sequelae of surgical interventions in the upper aerodigestive tract. Pneumomediastinum was first described by Laennec in 1819 as a consequence of traumatic injury. Symptoms include chest pain, neck pain, dyspnea, and odynophagia. The events leading to subcutaneous emphysema and mediastinitis have not been entirely clarified. They likely include the direct introduction of air into the neck via either the tonsillar bed or a laryngeal or pharyngeal wound caused by intubation. In the current study, post-tonsillectomy operation dyspnea, chest pain, the development of mediastinal emphysema, and computed tomography identified common clinical and treatment process will be presented.

12.
İntrapulmoner soliter fibroz tümor
Intrapulmonary solitary fibrous tumor
Celal Bugra Sezen, Ali Çelik, Süleyman Anıl Akboğa, Nalan Akyürek, Abdullah İrfan Taştepe
doi: 10.5505/respircase.2014.44154  Sayfalar 166 - 168
Soliter fibröz tümörler çoğunlukla plevral boşlukta görülen seyrek tümörlerdir. İntrapulmoner soliter fibröz tümörler ise oldukça nadirdir. Yetmiş beş yaşında kadın hasta nefes darlığı şikayeti ile kliniğimize başvurdu. Toraks tomografisinde, sol alt lobda, intraparankimal kitle tespit edildi. Sol alt lobektomi yapıldı. Patolojik tanı ise spesifik marker (CD34, Vimentin, BCL2) ile konuldu. Bu yazıda, intraparankimal soliter fibröz tümör olgusunu sunduk.
Solitary fibrous tumors (SFT) are a rare tumor that frequently occurs in the pleural space, but intrapulmonary SFT is very seldom. A 75-year-old female was admitted to our clinic with dyspnea. The chest tomography showed an intrapulmonary lesion in the left lower lobe of the lung. A left lower lobectomy was performed. The pathological diagnosis was obtained by specific markers including CD34, vimentin, and BCL2. The present study presents a rare case of an entirety intrapulmonary localized fibrous tumor of the lung.

13.
Alışılmadık Bir İntratorasik Ekstrapulmoner Hidatik Kist Olgusu
An Extraordinary Case Of Intrathoracic Extrapulmonary Hydatid Cyst
Halil Tözüm, Haydar Yalman, Canan Eren, Salih Bölük, Tahir Şevval Eren
doi: 10.5505/respircase.2014.46320  Sayfalar 169 - 172
On iki yıl önce kist hidatik tanısı ile sol alt lobektomi ve splenektomi yapılmış olan yirmi dört yaşındaki erkek hasta, sol yan ağrısı şikayeti ile başvurdu. Yapılan radyolojik incelemelerde, üzüm salkımı görüntüsü olarak tariflenebilecek görüntüler elde edildi. Hastaya bu halde nüks kist hidatik ön tanısı ile sol eksploratrif torakotomi yapıldı. Üst lob altında, diafragma ile çok sıkı yapışıklıklar geliştirmiş ve içi yüzlerce kız vezikülle dolu büyük bir poş bulundu. Poş temizlendiğinde diafragmanın orta kısmının da erimiş olduğu ve buradan batına açılan bir ağızla benzer bir kist poşunun da retroperitoneal bölgede yerleşmiş olduğu tespit edildi. Diafragma açılarak retroperitoneal poş da uygun şekilde boşaltılıp, temizlendi. Hasta postoperatif 16. ayda sorunsuz olarak takip edilmektedir.
A 24-year-old male, who had a history of left lower lobectomy and splenectomy due to hydatid cyst 12 years ago, applied to our clinic with a severe pain localized in the left hemithorax that had continued for approximately six months. Radiological studies displayed interesting images resembling “a bunch of grapes”. An exploratory thoracotomy was performed with an initial diagnosis of recurrent hydatid cyst. Beneath the left upper lobe, a giant pleural pouch with tight adhesions extending to the diaphragm was present. Inside the pouch, hundreds of daughter cysts were observed. In the middle of the diaphragm there was a dissolved area and with an opening from this point, a similar pouch located at the retroperitoneal space was found. With a transdiaphragmatic approach, both pouches were drained and cleaned appropriately. At the 16th month of postoperative follow-up, patient had no complaints.

14.
İşitme kaybı ile başvuran kaviter akciğer tüberkülozu olgusu
A case of cavitary lung tuberculosis admitted with loss of hearing
Savaş Gegin, Deniz Çelik, Gülay Dede, Mesut Subak
doi: 10.5505/respircase.2014.57441  Sayfalar 173 - 176
Tüberküloz özellikle gelişmekte olan ülkelerde sık görülen enfeksiyöz bir hastalıktır. Tüm sistem ve organları tutabilmekle beraber en sık akciğer enfeksiyonuna neden olmaktadır. Nadirde olsa üst solunum yolu tutulumu da görülmektedir. Bu oran tüberkülozlu olguların yaklaşık %1,8’i kadardır. İşitme kaybı tüberküloz enfeksiyonunda nadir görülen semptomlardan biridir. Orta kulak, nazofarinks ve larinks tutulumu bu semptomla ilişkilidir. Yirmi dört yaşında ses kısıklığı ve işitme kaybı şikayeti ile Kulak Burun Boğaz polikinliğine başvuran olguda yapılan nazofarinks biyopsisinde granülomatöz inflamasyon saptanması sonucu göğüs hastalıklarına refere edilmiş hastada akciğerde kaviter lezyonlar saptanmıştır. Hastaya yapılan ileri inceleme sonucu akciğer ve nazofarinks tüberkülozu tanısı konarak tedavi başlanmış ve tedavi sonunda akciğer grafisinde ve işitme kaybı başta olmak üzere diğer semptomlarda belirgin yanıt izlenmiştir. Bu yazıda nadir bir başvuru semptomu olan nazofaringeal tüberküloza bağlı işitme kaybı ile başvuran kaviter akciğer tüberkülozu olgusu sunulmaktadır.
Tuberculosis is an infectious disease that is frequently seen in developing countries. The disease has the potential to involve all systems and organs: however, it usually causes lung infection. Upper respiratory tract involvement is a rare form of the disease and occurs in approximately 1.8% of all tuberculosis cases. Hearing loss is not a common symptom in tuberculosis infections. Middle ear, nasopharynx, and larynx involvement is related to this symptom. A 24-year-old male patient was admitted to otolaryngology clinic with symptoms of hoarseness and loss of hearing. A biopsy of the nasopharynx revealed granulomatous inflammation and the patient was referred to our clinic. The chest x-ray revealed cavitary lesions. Upon further examination, the patient was diagnosed with lung and nasopharyngeal tuberculosis and treated. After the treatment, all symptoms and radiological findings significantly improved. The current cavitary lung tuberculosis case is presented due to the nature of rare symptoms, including loss of hearing caused by nasopharyngeal tuberculosis.

15.
Endobronşiyal Tüberküloz: Üç Olgunun Sunumu
Endobronhial Tuberculosis: A report of Three Cases
Gülbanu Horzum Ekinci, Osman Hacıömeroğlu, Murat Kavas, Adnan Yılmaz
doi: 10.5505/respircase.2014.30301  Sayfalar 177 - 181
Endobronşiyal tüberkülozlu üç olgunun klinik, radyolojik ve bronkoskopik bulguları ile tedavi sonuçlarının incelemeyi amaçladık. Olguların ikisi kadın, biri erkek olup, yaşları 45 yaşın altında idi. Bilgisayarlı toraks tomografisi bir olguda kavite, bir olguda kitle ve atelektazi ve diğer olguda multipl parenkimal nodül ve mediasten lenf bezi büyümesi gösteriyordu. Hastalarda balgam yayma incelemeleri aside-dirençli basil açısından negatif bulundu. Fiberoptik bronkoskopi ile hastalarda endobronşiyal tüberkülozun mikrobiyolojik ve histopatolojik tanısını elde edildi. Bronş lavaj yayma incelemesi tüberküloz basili açısından iki olguda pozitif iken kültür incelemesi tüm hastalarda pozitif bulundu. Hastalara antitüberküloz tedavi başlandı. Tedavi sonunda bronkoskopi tekrarlandı ve hastalarda endobronşiyal lezyonların tam olarak düzeldiği saptandı. Sonuç olarak, tüberküloz basilinin eradikasyonu ve bronkostenozun önlenmesi, endobronşiyal tüberküloz tedavisinin iki önemli amacıdır. Bu amaçlara ulaşmak için hastalığın erken tanısı ve etkin tedavisi gerekir.
The researchers of the current study aimed to evaluate the clinical, radiological, and bronchoscopic findings, and the therapeutic outcome of the disease in three patients with endobronchial tuberculosis (EBTB). Two females and one male were included in the study, and their ages were younger than 45 years. Computed tomography of the thorax showed cavity in one patient, a mass lesion and atelectasis in one patient, and multiple parenchymal nodules and enlargement mediastinal lymph nodes in the other patient. Smear examinations of sputum samples were negative for acid-fast-bacilli in all patients. Flexible bronchoscopy revealed microbial and histopathological diagnosis of endobronchial tuberculosis in three patients. While the bronchial lavage smear was positive for acid-fast-bacilli in two cases, the culture examination for tuberculosis bacilli was positive in all patients. The patients were started on anti-tuberculosis treatment. Bronchoscopy was repeated after treatment and revealed complete resolution of the endobronchial lesions in the patients. In conclusion, the eradication of tubercle bacilli and prevention of bronchostenosis are two important goals of EBTB treatment. Early diagnosis and effective treatment of this disease are required to achieve these objectives.

16.
Primeri bilinmeyen malign melanomun akciğer metastazı
Lung metastasis of malignant melanoma with unknown primary origin
Haşim Boyacı, Serap Argun Barış, Tuğba Aşlı Önyılmaz, Kürşat Yıldız, Yusuf Taha Güllü, İlknur Başyiğit, Füsun Yıldız
doi: 10.5505/respircase.2014.42204  Sayfalar 182 - 185
Malign melanom, tüm dünyada prevalansı giderek artan bir malign tümördür. Bununla birlikte, primeri bilinmeyen metastatik malign melanom olguları nadir görülmektedir. Biz de bilateral akciğer parankiminde multipl nodülleri olan ve yapılan tarama tetkiklerinde primer odak saptanamayan ancak açık akciğer biyopsi sonucunda malign melanom metastazı tanısı konulan olgumuzu sunmaktayız. Bu olgu, primeri bilinmeyen akciğer metastazı olgularında malign melanomun da akılda tutulması gerektiğini hatırlatmak amacıyla sunulmuştur.
Malignant melanoma is a malignant tumor with increasing prevalence worldwide. However, metastatic malignant melanoma with unknown primary origin is rarely seen. The current study presents a case with bilaterally multiple nodules in pulmonary parenchyma in which no primary malignant site was found, despite detailed screening and diagnosed as metastasis of malignant melanoma by surgical lung biopsy. The current case is presented as a reminder that malignant melanoma should be kept in mind in metastatic lung lesions with unknown primary origin.

17.
İnvaziv zigomikozun eşlik ettiği küçük hücreli akciğer kanseri olgusu
A case of small cell lung cancer associated with invasive zygomycosis
Evrim Eylem Akpınar, Derya Hoşgün, Başar Kaya, Hande Ezeraslan, Semra Tunçbilek, Handan Doğan, Meral Gülhan
doi: 10.5505/respircase.2014.86580  Sayfalar 186 - 190
İnvaziv bir fungal enfeksiyon olan zigomikoz, progresif seyreder ve sıklıkla mortalite ile sonuçlanır. Diabetes mellitus ve malign hematolojik hastalıklar en sık görülen predispozan risk faktörleridir. Zigomikoz, solid tümörlerle birlikte nadiren görülür. Bu yayında sunulan olguya, sınırlı evre küçük hücreli akciğer kanseri tanısı ile kemoradyoterapi başlandı. Hasta radyasyon özofajiti nedeniyle oral dekzametazon kullanıyordu ve diabetes mellitusu vardı. Hasta, üçüncü kür kemoterapi sonrasında göz çevresinde ağrı yakınmasıyla başvurdu. Sert damakta nekroz tesbit edildi ve biyopsi alındı. Biyopsi materyalinin incelemesinde dallanan hifalar görüldü ve kültürde Rhizomucor spp. üredi. İnvaziv zigomikoz tanısıyla kombine sistemik antifungal, topikal antifungal ve cerrahi debridman uygulandı. Tedaviyle belirgin klinik düzelme izlendi. Bu yazının amacı küçük hücreli akciğer kanserli bir olguda; sert damakta gelişen, cerrahi debridman, topikal ve sistemik antifungal tedaviyle seyri iyi olan bir invaziv zigomikoz olgusunu sunarak, solid tümörlerle birlikte nadir görülen bu klinik tablonun önemini vurgulamaktır.
Zygomycosis is an invasive fungal infection with a progressive clinical course and commonly concluding with mortality. Diabetes mellitus and malignant hematological diseases are the most common predisposing risk factors. It is rarely associated with solid tumors. Concomitant chemoradiotherapy had been applied to the presented patient with the diagnosis of limited small cell lung cancer. He had diabetes mellitus and was using dexamethasone for radiation esophagitis. He admitted with the complaint of periorbital pain after the third cycle of chemotherapy. Palatal necrosis was detected and a biopsy was taken from the lesion. Branching hyphae were observed on the microscopic evaluation and Rhizomucor spp. proliferated on culture. He was diagnosed with invasive zygomycosis and was treated with combined systemic antifungal treatment and topical antifungal in addition to surgical debridement, which resulted in near-complete healing. The aim of this report was to emphasize the clinical importance of invasive zygomycosis, which is rarely seen with solid tumors by presenting a case that had a favorable clinical course by means of combined systemic antifungal treatment and surgical debridement.

YAZAR İNDEKSI
18.
2014 Yılı İkinci Cilt Yazar İndeksi
Author Index

Sayfalar 191 - 192
Makale Özeti |Tam Metin PDF

HAKEM İNDEKSI
19.
Rewiever Index

Sayfa 193
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale