e-ISSN 2147-2475
Cilt : 6 Sayı : 2 Yıl : 2024

Hızlı Arama




RESPIRATORY CASE REPORTS - Respir Case Rep: 6 (2)
Cilt: 6  Sayı: 2 - Haziran 2017
OLGU SUNUMU
1.
İlerlemiş Primer Pulmoner Karsinosarkom: Olgu sunumu ve Literatürün Gözden Geçirilmesi
Advanced primary pulmonary carcinosarcoma: a case report and review of the literature
Rachid Tanz, Iliass Elalami, Mohamed Amine Azami, Mohamed Allaoui, Hassan Errihani, Mohamed Ichou
doi: 10.5505/respircase.2017.35220  Sayfalar 74 - 77
Pulmoner karsinosarkom nadir bir tümör olup tüm pulmoner maligniteler içerisinde yaklaşık 0,2 ile 0,4 arasında görülmektedir. Pulmoner karsinosarkom Dünya Sağlık Örgütü sınıflamasında “sarkom benzeri element veya sarkomatöz komponent içeren az differansiye küçük hücreli dışı akciğer kanseri” olarak tanımlanmıştır. İleri evre primer pulmoner karsinosarkom saptanan 46 yaşındaki erkek olguyu sunuyoruz.
Pulmonary carcinosarcoma (PCS) is a rare tumor, that comprises approximately 0.2% to 0.4% of all pulmonary neoplasms.
PCS was defined in the World Health Organization classification as "poorly differentiated non-small cell lung carcinomas containing a sarcoma-like element or sarcomatous component". Presently, described is case of a 46-year-old male who presented with advanced primary PCS.

2.
Nefes darlığı ve ses kısıklığının ender bir nedeni: tekrarlayıcı respiratuar papillomatozis
An unusual cause of dyspnea and hoarseness: a recurrent respiratory papillomatosis
Mehmet Akif Özgül, Erdoğan Çetinkaya, Mustafa Çörtük, Derya Özden Omaygenç
doi: 10.5505/respircase.2017.49389  Sayfalar 78 - 81
Rekküren respiratuar papillomatozis Human Papilloma Virus'ün neden olduğu nadir bir hastalıktır. Hastalık solunum yollarında siğil benzeri squamoz lezyonlarla karakterizedir. Sunduğumuz olgu 24 yaşında kafkas ırkından bir erkek olup rekküren trakeobronşial papillomatozis saptanmıştır. Olguya 1,5 yaşında iken laringoskopi yapılmış ve lezyon eksize edilerek tanı konulmuştur. Biyopsi materyali squamoz hücreli papilloma olarak raporlanmıştır. Olgu daha önce interferon α-2a ve inhaler interferon tedavisi almış fakat semptomlarda duraklama veya gerileme olmaması nedeniyle sonlandırılmıştı. Hastaya 3 yıldır her 3 ile 4 ayda bir papilloma eksizyonu yapılmaktadır.
Recurrent respiratory papillomatosis is a rare respiratory condition associated with human papillomavirus. It is characterized by exophytic, wart-like, squamous lesions within the respiratory tract. Presently described is case of a 24-year-old Caucasian male who presented with recurrent laryngotracheal papillomatosis. Laryngoscopy and excisional biopsy had been performed at approximately 1½ years of age. Biopsy specimen was determined to be squamous cell papilloma. The patient received interferon alpha-2a and inhaled interferon, but treatment was discontinued due to lack of regression or delay in reappearance of symptoms. Rigid bronchoscopy has been performed for recurrent papilloma excision approximately every 3 to 4 months for 3 years.

3.
Tüm ilk seçenek antitüberküloz ilaçlarına karşı fiks ilaç düküntüsü gelişen akciğer tüberkülozu
Pulmonary tuberculosis with fixed drug eruption to all first-line anti-tuberculosis drugs
Gina Amanda, Fariz Nurwidya, Fathiyah Isbaniyah
doi: 10.5505/respircase.2017.51423  Sayfalar 82 - 85
Tüberküloz tüm Dünya’da önemli bir mortalite nedeni olmaya devam etmektedir. Antitüberküloz tedavi sırasında kullanılan ilaçlarla, allerjik veya non-allerjik reaksiyonlar şeklinde yan etkiler ortaya çıkmaktadır. Ciddi reaksiyonlar nadir görülmekle beraber, ilaca bağlı cilt reaksiyonları antitüberküloz ilaçların en sık görülen yan etkileridir. Burada, ilk seçenek antitüberküloz ilaçların tümüne karşı fiks ilaç döküntüsü olan akciğer tüberkülozlu 34 yaşındaki erkek olguyu sunuyoruz. Antitüberküloz ilaçların alımından sonra hastanın tüm vücudunda çok sayıda erozyon ve kabarcıklar oluştu. Cilt biyopsisi yapıldı ve sonucu epidermal ve sub-epidermal büller olarak tanımlandı. Hastanın durumu ağır hiposemi nedeniyle kötüleşmeye başladı. Ne yazık ki, fiks ilaç döküntüsü tedavisi sırasında hasta vefat etti.
Tuberculosis (TB) is still one of the leading causes of mortality worldwide. Treatment with anti-TB drugs sometimes results in side effects for patients, including drug reactions, both allergic and non-allergic. Cutaneous adverse drug reaction is the most common side effect of anti-TB drugs, but severe reaction is rare. Here, we report rare case of a 34-year-old male who presented with pulmonary TB and fixed drug eruption to all first-line anti-TB therapies. After ingesting anti-TB regimen, multiple skin erosions and blisters occurred. Skin biopsy was performed and result was epidermis with subepidermal bullous. The patient’s condition deteriorated, he developed severe hypoxemia, and unfortunately, he died during fixed drug eruption treatment.

4.
Pulmoner tüberküloz ve sarkoidoz birlikteliği
Coexistence of pulmonary tuberculosis and sarcoidosis
Serap Argun Barış, Adnan Batman, Salih Küçük, Sevtap Gümüştaş
doi: 10.5505/respircase.2017.57855  Sayfalar 86 - 89
Sarkoidoz ve tüberküloz farklı etyoloji ve tedaviye sahip ancak klinik ve histolojik olarak birbiri ile sıkça karışan hastalıklardır. Tüberküloz ve sarkoidoz birlikteliği nadirdir. Burada mikrobiyolojik ve histopatolojik olarak kanıtlanmış tüberküloz ve sarkoidoz birlikteliği olan olgu sunulmaktadır.
Tuberculosis (TB) and sarcoidosis are granulomatous diseases with different etiologies and management; however, they have similar clinical and histological characteristics. Coexistence of TB and sarcoidosis is extremely rare. Presently described is a case of coexistence of pulmonary tuberculosis and sarcoidosis confirmed microbiologically and histopathologically.

5.
PET-BT'de Yüksek Düzeyde FDG Tutulumu Olan Mediastinal Lenfadenopatilerde Granülamatöz Hastalıklar Düşünülmelidir
Granulomatous Diseases Should be Considered in Mediastinal Lymphadenopathies with High F-18 FDG Uptake on PET-CT Scans
Burçin Çelik, Muhammed Ali Yılmaz, Mehmet Gökhan Pirzirenli, Murathan Şahin
doi: 10.5505/respircase.2017.98705  Sayfalar 90 - 95
Granülomatöz hastalıklar ülkemizde oldukça sık görülmektedir. Tüberküloz ve sarkoidoz bu hastalıklar içerisinde en başta gelenlerdir. Tüberküloz sıklıkla akciğerleri tutmasına rağmen bazı olgularda mediastinal lenf tutulumu şeklinde de ortaya çıkmaktadır. Sarkoidoz ise sıklıkla mediastinal ve hiler lenfadenopatiler şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu makalede PET-BT incelemelerinde mediastinal maligniteyi taklit eden, yüksek düzeyde F-18 FDG tutulumu olan granülamatöz lenfadenit olgularını sunmayı amaçladık. Kliniğimize PET-BT görüntülerinde patolojik FDG tutulumu olan mediastinal LAP nedeniyle üç hasta başvurdu. Hastaların ikisinde öksürük ve nefes darlığı şikayeti, birisi meme kanseri, uterus kanseri ve tiroit kanserinden ameliyat edilmişti. İki olgunun videomediastinoskopik lenf nodu biyopsi sonucu kazeifiye granülomatöz iltihabi olay olarak rapor edildi. Nefes darlığı nedeniyle tetkik edilen hastanın PET-BT'de subkarinal lenf nodu ve sol interlober lenf nodlarında patolojik FDG tutulumu izlendi. Bu olgunun videomediastinoskopik lenf nodu biyopsi sonucu non-kazeifiye granülomatöz iltihabi olay olarak rapor edildi. Ülkemizde tüberküloz ve sarkoidoz gibi granülamatöz hastalıklar yanlış pozitif FDG PET nedenleri arasında en sık görülenlerdir. Olgularımızdaki gibi yüksek FDG tutulumu olanlarda maligniteyi ekarte edebilmek için doku biyopsisi gereklidir.
Granulomatous diseases are quite common in our country; tuberculosis (TB) and sarcoidosis are the most common. TB mostly involves the lungs; however, in some cases, it may involve the mediastinal lymph nodes. Sarcoidosis, on the other hand, often reveals itself as mediastinal or hilar lymphadenopathy (LAP). Presently described are cases of granulomatous lymphadenitis that mimicked mediastinal malignancy in positron emission tomography-computed tomography (PET-CT) scanning and had high fludeoxyglucose (FDG) uptake. Three patients whose PET-CT scans revealed pathological FDG uptake due to mediastinal LAP were admitted to our clinic. Two had cough and dyspnea, and third had operated breast cancer, uterine cancer, and thyroid cancer. Videomediastinoscopic biopsies of 2 patients were reported as caseating granulomatous inflammation. In patient who was examined for dyspnea, PET-CT revealed pathological FDG uptake in subcarinal lymph nodes and the left interlobar lymph nodes. Videomediastinoscopic lymph node biopsy of this patient was reported as non-caseating granulomatous inflammation. Granulomatous diseases, such as TB and sarcoidosis, are the most common cause of false-positive FDG PET scans in our country. In cases with high FDG uptake, tissue biopsy can exclude malignancy.

6.
Pnömoni Pnömoniden de fazlası olabilir: Yirmi yaşında erkek intralober sekestrasyon olgusu sunumu
Maybe it is More than Pneumonia: Case Report of an Intralobar Sequestration in a 20-Year-Old Male
Eric Paul Borrelli
doi: 10.5505/respircase.2017.92499  Sayfalar 96 - 98
Pulmoner sekestrasyonlar (PS) nadir görülen konjenital malformasyonlar olup çocuklarda fetal ultrason ve erişkinlerde bilgisayarlı tomografi ile tipik olarak tanı almaktadırlar. PS’nin potansiyel komplikasyonları tekrarlayan solunum yolu infeksiyonları, hemoraji, kalp yetmezliği ve solunumsal yetmezliklerdir. Önerilen tedavi cerrahi rezeksiyondur. Bu makalede intralober PS tanısı konmuş 20 yaşında erkek olgu tartışıldı.
Pulmonary sequestration (PS) is rare congenital lung malformation typically diagnosed with fetal ultrasound or computed tomography scans. Potential complications of PS include recurrent respiratory infections, hemorrhage, heart failure, and respiratory distress. Recommended treatment is surgical resection. Presently described is case of a 20-year-old male diagnosed with intralobar PS.

7.
Bağışıklığı baskılanmış hastada kedi tırmığına bağlı pulmoner nodul
Pulmonary nodule-associated Cat Scratch Disease in an immunocompromised patient
Levent Özdemir, Burcu Özdemir, Mehtap Şencan, Suat Durkaya, Ayşegül Kaynar, Zulal Özbolat, Sema Çalışkan, Ali Ersoy
doi: 10.5505/respircase.2017.94834  Sayfalar 99 - 102
Kedi tırmığı hastalığı, bağışıklık sistemi normal kişilerde, giriş yerinin drene olduğu lenf düğümlerinde kronik inflamasyonla seyreden bir infeksiyondur. Bağışıklık sistem baskılanmış olan hastalarda ensefalit, nöroretinit, granülomatöz konjunktivit, hepatosplenik tutulum, pnömoni ve trombositopenik purpura gibi klinik tablolar şeklinde de ortaya çıkabilir. Elli yaşında kadın hasta öksürük, ateş, eklem ağrısı nedeni ile değerlendirildi. Özgeçmişinde dört yıl önce karaciğer kist hidatiği nedeni ile operasyon ve romatoid artrit nedeni ile bir yıldır deltakortil kullanımı mevcuttu. Toraks tomografisinde sağ alt lob superiyor ve üst lobta nodul saptandı. Laboratuvar incelemesinde lökositoz dışında anormallik saptanmadı. Balgam aerob kültür ve ARB incelemesi negatif olarak saptandı. Hastaya tanısal VATS uygulandı. Patoloji sonucu granülomlar içinde polimorf nüveli lokositler, tbc ve sarkoidoz dışı granülomatöz hastalık ön planda kedi tırmığı hastalığı olarak raporlandı.
Cat-scratch disease (CSD) is an infectious disease, presenting with chronic inflammation of lymph nodes that drain the portal of entry of the causative organism in immunocompetent persons. It may also manifest as encephalitis, neuroretinitis, granulomatous conjunctivitis, hepatosplenic involvement, or pneumonia and thrombocytopenic purpura in immunocompromised patients. A 50-year-old, previously healthy woman was evaluated for symptoms of cough, fever, and arthralgia. She had history of surgery for hydatid cyst (liver) 4 years earlier and 1 year of Deltacortril use for rheumatoid arthritis. Nodular formations were observed in the right anterior upper lobe, right middle lobe, and right inferior posterobasal lobe on chest tomography image. Laboratory analysis revealed no abnormal findings except leukocytosis. Aerobic culture and EZN staining of sputum were negative. The patient underwent diagnostic video-assisted thoracoscopic surgery. Pathological results were reported as granulomatous disease, excluding tuberculosis and sarcoidosis, and indicating likely CSD, presenting with polymorphonuclear leukocytes in the granulomas.

8.
Vertebral Kist Hidatik: Beyaz Kanser
Vertebral Hydatid Disease: White Cancer
Mustafa Çalık, Saniye Göknil Çalık, Hıdır Esme
doi: 10.5505/respircase.2017.38981  Sayfalar 103 - 106
Kist hidatik (KH), dünya çapında tahminen 1,2 milyon insanı etkileyen sestod Echinococcus granulosus'un neden olduğu kronik, kompleks ve ihmal edilen zoonotik bir enfeksiyondur. Vertebral tutulum endemik bölgelerde bile tüm KH hastaların %1’den daha azını etkileyen nadir bir durumdur. Tanı ve tedavisi oldukça zordur. Bu nedenle “Beyaz kanser” olarak adlandırılmıştır. Bütün cerrahi ve medikal tedavilere rağmen rekürrens oranı %40–100 arasında ve ortalama süreside 30 aydır. Bölgenin anatomik ve fizyolojik özelliklerinden kaynaklanan güçlüklerde eklenince hastaların tedavileri daha da zorlaşmaktadır. Klinisyen tedavi ve hastalık arasında kısır bir döngünün içine girmektedir. Hem cerrahi hem de medikal açıdan rekürrensi engelleyecek; kısır döngüyü kıracak yeni yöntemler ve özellikle santral sinir sistemine daha iyi penetre olan ilaçlara ihtiyaç duyulmaktadır. Burada spinal kanala uzanım gösteren Vertebral KH olgusunu sunduk.
Hydatid disease (HD), or echinococcosis, is a complex, chronic, neglected zoonotic disease caused by cestodes of the genus Echinococcus. The infection is found worldwide affects an estimated 1.2 million people. Vertebral involvement is rare, affecting less than 1% of all HD patients, even in endemic regions. Diagnosis and treatment of osseous HD is quite challenging; it is also called “white cancer.” Despite surgical and medical treatment, recurrence ratio for HD is 40% to 100% within average of 30 months. Challenges arising from anatomical and physiological features in cycle of treatment and recurrence can be frustrating for clinicians. New methods, particularly medications that can better penetrate the central nervous system, are needed to prevent recurrence. Presently described is a case of vertebral HD penetrating the spinal canal.

9.
Nadir Bir Plevral Leimiyoma Olgusu
A Rare case of pleural leiomyoma
Menduh Oruç, Ahmet Erbey, Didem Arslan
doi: 10.5505/respircase.2017.86548  Sayfalar 107 - 109
Elli altı yaşında kadın hasta üç yıldır devam eden göğüs ağrısı, nefes darlığı ve göğsünün sağ tarafında şişlik yakınmaları ile başvurdu. Akciğer grafisinde ve bilgisayarlı toraks tomografisinde sağ akciğerde 16X13X12 cm ebadında kitle lezyonu görüldü. Hastaya sağ torakotomi uygulandı. Kitle mediastinal plevradan kaynaklanıyordu. Tümör parçalanarak çıkarıldı. Makroskopik olarak tümör sert, düzensiz yüzeyli, beyaz-sarı renkte bir kitle idi. Histolojik olarak olarak belirgin hücresel nekroz ve mitotik aktivitesi olmayan düz kas liflerinden oluşuyordu. Amacımız çok nadir görülen plevral kaynaklı leimiyomanın malignite potansiyelinden dolayı çıkarılması gerektiğini vurgulamaktır.
A 56-year-old female patient presented with chest pain and shortness of breath ongoing for 3 years. Chest X-ray and computed tomography of the thorax revealed mass 16 x 13 x 12 cm in size in the right middle and lower lobes. Right posterolateral thoracotomy was performed. According to frozen biopsy, mass was determined to be degenerative leiomyoma. Histopathologically, tumor consisted of packets and bundles of smooth muscle fibers without significant cellular necrosis or mitotic activity. Macroscopic appearance of the tumor was white-yellow color and texture was very hard. Due to size and location, tumor was removed with 2 incisions. Aim of this report was to emphasize the need for removal of leiomyoma due to malignant potential of pleural origin.

10.
Yeni bir tanım: Kombine pulmoner fibrozis ve amfizem sendromu
A new definition: Combined pulmonary fibrosis and emphysema syndrome
Dildar Duman, Hakan Günen
doi: 10.5505/respircase.2017.93585  Sayfalar 110 - 113
Kombine pulmoner fibrozis ve amfizem sendromu (KPFA), kendine özgü klinik bulguları olan ve radyolojik olarak üst lob amfizemi ve alt lob fibrozisi ile karakterize yeni tanımlanan bir sendromdur. Hastalık iyi bilinmediği için yeterince tanı konulamamaktadır. Progresif nefes darlığı şikayetiyle başvuran, 60 paket/yıl sigara öyküsü olan erkek hastanın çekilen toraks tomografisinde KPFA sendromuna özgü üst loblarda amfizem ve alt loblarda fibrozis izlendi. Hastalığın bir diğer önemli özeliği olarak FEV1 kısmen korunmuş, DLCO ise oldukça düşük bulundu. hastada pulmoner hipertansiyon saptandı. Tüm bulgularıyla KPFA sendromu tanısı konulan olgu, bu sendromuna dikkat çekmek için literatür eşliğinde sunuldu.
Combined pulmonary fibrosis and emphysema syndrome (CPFE) is a newly defined syndrome with unique clinical findings, characterized by presence of emphysema and pulmonary fibrosis seen radiologically. Since awareness of the syndrome is insufficient, CPFE is under-recognized. Male patient presented with progressive dyspnea and history of smoking 60 packs per year. Upper lobe emphysema and lower lobe fibrosis, which are specific for CPFE syndrome, were observed in chest computed tomography scans. Forced expiratory volume 1 was relatively well preserved, but diffusing capacity of the lungs for carbon monoxide was very low, and is an important feature of the disease. Pulmonary hypertension has also been determined to be characteristic finding of the syndrome. Patient was diagnosed as CPFE syndrome based on presence of all characteristic features and case is presented with review of the literature to draw attention to this disease.

11.
Miliyer görünüm ile başvuran akciğer adenokarsinomu
Adenocarcinoma presenting with miliary intrapulmonary carcinoma
Fatih Uzer, Hasan Şenol Coşkun, Aykut Çilli
doi: 10.5505/respircase.2017.07379  Sayfalar 114 - 117
Akciğerler, küçük hücreli dışı akciğer kanserlerin sıklıkla metastaz yaptığı organlardır. Akciğer metastazları görüntüleme bulguları, pulmoner nodül, plevral effüzyon ve lenf nodu genişlemesi şeklinde olabilir. Ancak akciğer kanserlerinin miliyer dağılımı çok nadirdir. Erlotinib'e iyi yanıt veren miliyer dağılım ile seyreden bir adenokarsinom olgusu sunuldu.
The lungs are frequently metastatic organs for non-small cell lung cancer, and lung metastasis may present with several different patterns on chest radiography, including multiple pulmonary nodules, pleural effusion, and hilar or mediastinal adenopathy. However, lung cancer with miliary intrapulmonary carcinomatosis is an uncommon phenomenon. Presently described is a case of miliary intrapulmonary carcinoma that responded well to erlotinib treatment.

12.
Gecikmiş tanılı paraquat intoksikasyonunda ekstrakorporeal membran oksjenasyonu sırasında dirençli hipoksemi
Persistent hypoxemia during extracorporeal membrane oxygenation in delayed diagnosed paraquat intoxication
Nermin Kelebek Girgin, Nurdan Ünlü, Işık Şenkaya Sığnak, Remzi İşçimen, Ferda Kahveci, Hadi Çağlayan
doi: 10.5505/respircase.2017.08379  Sayfalar 118 - 123
Paraquat, tarımda yaygın kullanılan ve akciğerlerde birikimi sonucu ilerleyici pulmoner fibrozise neden olan toksik özelliği yüksek bir herbisiddir. Paraquat intoksikasyonunda birkaç gün içinde çoklu organ yetmezliği veya birkaç hafta içinde pulmoner fibrozise bağlı solunum yetmezliği sonucu ölüm gelişebilir. Veno-venöz ekstrakorporeal membran oksijenasyonu(V-V ECMO) günümüzde akut solunum sıkıntısı sendromunda(ARDS) yaygın olarak uygulanan bir tedavi stratejisidir. Bu yazıda ARDS tanısı ile yatırılan ve tedavi sürecinde V-V ECMO kullanılan bir olguyu sunduk. ECMO desteğine rağmen yeterli oksijenasyona ulaşılamayan ve ECMO’ya bağlı hipoksi nedenleri dışlanan olguda, tekrar sorgulanan tıbbi öyküsü sonucu üç hafta önce paraquata maruziyet olduğu saptandı. V-V ECMO desteğine rağmen hipoksi devam eden olgu, yoğun bakıma yatışının 6. günü kaybedildi. Bu olgu aracılığı ile V-V ECMO sırasında dirençli hipoksinin nedenlerini gözden geçirmeyi amaçladık.
Paraquat is a highly toxic herbicide used in agriculture worldwide that causes progressive pulmonary fibrosis (PF) due to selective accumulation in the lungs. Paraquat intoxication can result in death due to multi-organ failure within a few days or respiratory failure due to PF within a few weeks. Veno-venous extracorporeal membrane oxygenation (V-V ECMO) is currently a widely used therapeutic strategy for acute respiratory distress syndrome (ARDS). Presently described is case of a 46-year-old man who was hospitalized with ARDS and treated with V-V ECMO. Expected oxygenation levels could not be attained despite ECMO support. When excluding causes for hypoxia in this patient on ECMO, detailed medical history revealed exposure to paraquat 3 weeks previously. Severe hypoxemia persisted during V-V ECMO and the patient died on sixth day after admission. The aim of this study was to examine probable causes of persistent hypoxemia during V-V ECMO observed in this case.

13.
Nodüler Splenik Sarkoidoz: Nadir Bir Olgu
Nodular Splenic Sarcoidosis: A Rare Case Report
Mustafa Çalık, Mihrican Yesildag, Saniye Göknil Çalık, Tahir Taha Bekci, Hıdır Esme
doi: 10.5505/respircase.2017.59480  Sayfalar 124 - 127
Sarkoidoz idiyopatik multisistemik granülomatöz bir hastalıktır. En sık akciğerleri tutar. Biz nadir ve genellikle asemptomatik karaciğer tutulumu olmayan nodüler splenik sarkoidozlu bir olguyu sunduk. Otuz bir yaşındaki erkek hasta; öksürük, balgam ve nefes darlığı şikâyetleriyle kliniğimize başvurdu. Sarkoidozun yaygın sistemik bulgularından hiçbirine rastlanılmadı. Toraks ve batın BT incelenmesinde çok sayıda hipodens mediastinal lenf nodları ve dalak tutulumu vardı. Başka intra-abdominal patoloji veya periferik lenfadenopati saptanmadı. Mediastinoskopi yapıldı. Tanısı histopatolojik olarak doğrulandı. Tıbbi tedaviden sonra şikâyetleri azaldı. Nodüler splenik tutulumu nadirdir. Sarkoidozun; multiple karaciğer ve splenik tutulumu olan otuz dokuz olgu rapor edilmesine rağmen, sadece üç izole nodüler splenik tutulum literatürde bildirilmiştir. Nadirliği nedeniyle ekstrapulmoner sarkoidoz önemli morbidite ve mortaliteye neden olabilir. Bu nedenle, karaciğer tutulumu olmayan nodüler splenik sarkoidozun, belirtileri, tanısı ve klinik seyrine dikkat çekmek amacıyla bu olguyu sunduk.
Sarcoidosis is an idiopathic, multi-systemic, granulomatous disease. It most commonly involves the lungs. Herein, we present a rare and usually asymptomatic case with splenic sarcoidosis without liver involvement. A 31-year-old male patient was admitted to our clinic with cough, sputum, and shortness of breath. He reported no common systemic complaints of sarcoidosis. Thoracic and abdominal computed tomography showed multiple hypodense mediastinal lymph nodes with splenic involvement. No other intra-abdominal pathology or peripheral lymphadenopathy was detected. Mediastinoscopy was performed. Diagnosis was made histopathologically. Following the treatment, his complaints regressed. Nodular splenic involvements are uncommon. Although there have been reported thirty-nine cases of sarcoidosis with multiple nodular hepatic and splenic lesions, only three isolated splenic cases have been reported in the literature to date. Despite its rarity, extra-pulmonary sarcoidosis may cause significant morbidity and mortality. Therefore, we discuss this case to draw attention to splenic sarcoidosis without liver involvement and its manifestations, diagnosis, and clinical course.

KISA RAPOR
14.
Akciğer Kanserinde Fotodinamik Tedavi
Photodynamic Therapy for Lung Cancer
Tayfun Çalışkan, Oğuzhan Okutan, Dilaver Taş, Zafer Kartaloğlu
doi: 10.5505/respircase.2017.88942  Sayfalar 128 - 131
Fotodinamik tedavi (FTD), illüminasyon için kullanılan diyot lazer ile aktive edilen fotosensitizör ilacın hastaya verildiği bir tedavi yöntemidir. Erken evre ve endobronşiyal kritik darlığı olmayan ileri akciğer kanserlerinin tedavisinde kullanılmaktadır. FDT uygulaması, etkinliği, komplikasyonları ve endikasyonları kısaca anlatılmıştır.
Photodynamic therapy (PDT) is a method of treatment in which photosensitizer drug is administered to the patient and activated by diode laser used for illumination. It is used for treatment of advanced lung cancer without endobronchial critical stenosis and for early stage lung cancer. PDT application, efficacy, complications, and indications are briefly explained.

LookUs & Online Makale