OLGU SUNUMU | |
1. | İki Taraftan Bakış: Trakeoözafegeal Fistül Viewing from both Sides: Tracheoesophageal Fistula Oğuz Karcıoğlu, Serkan Uysal, Ulaş Kumbasar, Fuad Mustafayev, Ziya Toros Selçukdoi: 10.5505/respircase.2022.29863 Sayfalar 116 - 118 Erişkinlerde malign olmayan trakeoözofageal fistüller genellikle entübasyon sonrası komplikasyonlar nedeniyle ortaya çıkar. Üç ay önce kafa içi kanama sonrası uzamış entübasyon nedeniyle trakeostomi ve beslenme sorunları nedeniyle gastrostomi öyküleri olan 80 yaşında kadın hasta tekrarlayan ateş ve yoğun kıvamlı sekresyon artışı nedeniyle başvurdu. Bilgisayarlı toraks tomografisinde saptanan şüpheli trakeoözofageal fistül (TÖF) bronkoskopi ve endoskopi ile doğrulandı. Bronkoskopide hem fazla şişirilmiş cuff hem de özefagus kasılmalarıyla açılıp kapanan TÖF izlendi. Ameliyata uygun bulunmayan hastaya stent yerleştirilmesi hasta yakınların tarafından kabul edilmedi. Hasta gastrostomi hattından jejunostomi kateteri gönderilerek ve reflüyü engellemek için en az 45 derece dik konumda tutulması önerileriyle taburcu edildi. |
2. | Nivolumab İlişkili Trakeaözefagial Fistül Tracheoesophageal Fistula Associated with Nivolumab Ayşe Bahadır, Sibel Yurt, Mehmet Akif Özgül, Muhammet Atıf Karagöl, Levent Arafatdoi: 10.5505/respircase.2022.70846 Sayfalar 119 - 122 Trakea ve özafagus arasında patolojik bir bağlantı olması trakea-özafagiyal fistül (TÖF) olarak adlandırılır, doğuştan veya bening ya da maling nedenlere bağlı sonradan oluşabilmektedir. TÖF, akciğer ve özefagus kanserlerinde kemoradyoterapi sonrası veya mediastinal invazyon nedeni ile gelişen, yüksek morbidite ve mortaliteye neden olan bir komplikasyondur. Son yıllarda Non-small cell akciğer kanseri (NSCLC) tedavisinde immun kontrol inhibitör (ICI) ilaçların kullanımının artışına bağlı nadir görülen yan etkiler ortaya çıkmakta ve olgu bazında bildirilmektedir. Yetmiş sekiz yaşında bir yıl önce NSCLC tansı ile sol pnömonektomi olan olgumuzda mediastene invaze kitlenin özafagusa basısına bağlı disfaji nedeni ile iki ay önce özafagusa stent uygulama ve nivolumab kullanım öyküsü vardı. Yatışının ilk haftasında hastada TÖF gelişti. Trakeaya stent yerleştirilmesi düşünülen olgumuz, masif hemoptizi gelişmesi nedeni ile eksitus oldu. Ayırıcı tanı sonrası ICI ilaça bağlı yan etki olarak TÖF geliştiği düşünüldü. Nadir bir yan etki olarak görülmesi nedeni ile olgumuzu literatür bilgileri ile sunmak istedik. |
3. | Rotmund Thompson Sendromu: Aspirasyon Pnömonisi ile Prezente Olan Bir Olgu Rothmund Thompson Syndrome: A Case Report Presenting with Aspiration Pneumonia Halil İbrahim Yakar, Handan Inonu Koseoglu, Ahmet Cemal Pazarlı, Gökhan Aykun, Mustafa Parti, Hacer Kılınçdoi: 10.5505/respircase.2022.68736 Sayfalar 123 - 126 Rothmund Thompson Sendromu (RTS) oldukça nadir görülen bir sendromdur. İki klinik alt formu tanımlanmıştır: poikiloderma, ektodermal displazi ve jüvenil katarakt ile karakterize RTS-I formu ve konjenital kemik defektleri, çocuklukta artmış osteosarkom ve cilt kanseri riski ile karakterize RTS-II formudur. Burada sunulan hasta, kemik deformiteleri, cilt kanseri öyküsü ve gelişme geriliği nedeniyle RTS-II formu idi. Hasta, iki gündür başlayan nefes darlığı ve hırıltı şikayeti ile hastanemize başvurdu. Posteroanterior akciğer grafisinde ve toraks bilgisayarlı tomografide sağ akciğerde total atelektazi, özefagusda ileri düzeyde dilatasyon ve özefagus distalinde obstrüksiyon izlendi. Aspirasyon pnömonisi tanısıyla, antibiyoterapi, oksijen tedavisi ve destek tedavi başlandı. Tedavi altında iken, kanama bozukluğu nedeniyle alveolar hemoraji ve hematüri gelişti. Destek tedaviye rağmen çoklu organ yetmezliği (solunum yetmezliği, böbrek yetmezliği, pansitopeni) gelişen hasta 8. günde exitus oldu. Olgu RTS hastalarında kanamaya eğilim ve aspirasyon pnömonisi gelişimine dikkat çekmek adına sunulmuştur. |
4. | İnsidental Bir Bronşiyal Atrezi Olgusu A Case of Incidental Bronchial Atresia Ayşe Baha, Ugurcan Balyemezdoi: 10.5505/respircase.2022.21298 Sayfalar 127 - 131 Bronşiyal atrezi nadir görülen bir durumdur. Radyolojik olarak genellikle perihiler kitle lezyonu ve periferal havalanma artışı şeklinde karşımıza çıkar. Yirmi dokuz yaşında asemptomatik erkek hastanın iş başvurusu sırasında yapılan sağlık taramasında çekilen akciğer grafisinde sağ perihiler kitle saptanmış. Kliniğimize başvuru öncesinde hastaya kontrastsız toraks tomografisi (BT) ve PET-CT çekilmiş. Fizik muayenesi normal olan hastaya kontrastlı toraks BT çektik, sağ santral kitle ve periferinde hava hapsi saptadık. Solunum fonksiyon testi normaldi. Bronkoskopide tüm bronşlar açıktı, sağ üst lob posterior segment girişinde küçük kör sonlanan orifis görüldü. Bu olguyu, radyolojik olarak kanser le karışabilmesi ve nadir görülmesi nedeniyle sunmak istedik. Kitle imajı ve periferik hava hapsi ile karakterize olan bronşiyal atreziye klinik ve radyolojik olarak tanı koyulabilir ve gereksiz invazif girişimlerden kaçınılabilir. |
5. | Böbrek Nakil Alıcısı Olan Bir Hastada Rhodococcus equi İlişkili Bakteriyemi ve Kaviter Akciğer Lezyonu: Nadir Bir Olgu Sunumu Rhodococcus equi Related Bacteremia and Cavitary Lung Lesion in a Patient Receiving Renal Transplant: A Rare Case Report Furkan Kangül, Handan Kangül, Hadice Selimoğlu Şen, Süreyya Yılmaz, Nurullah Uzunerdoi: 10.5505/respircase.2022.54366 Sayfalar 132 - 137 Rhodococcus equi is HIV pozitif ve organ nakil alıcısı olan immunsüpresif hastalarda özellikle tüberküloz ile sıklıkla karışan kaviter akciğer infeksiyonuna neden olan nadir bir etkendir. Altmış dokuz yaşında böbrek transplant alıcısı ve immünsüpresif tedavi alan erkek hasta 6 aydır devam eden kilo kaybı, öksürük ve hemoptizi semptomları olması üzerine dış merkeze başvurmuş. Çekilen bilgisayarlı tomografide sol akciğer alt lob üst segmentte kavite saptanmış. Malignite düşünülmesi üzerine PET-CT çekilmiş ve yüksek SUV-max tutulumu tespit edilmiş. Hasta hastanemize başvurduğunda mevcut şikayetleri devam etmekteydi. Alınan Bronkoalveolar Lavaj kültüründe ve kan kültürlerinde R. equi üremesi oldu. Hasta entübe edilerek mekanik ventilatör ile takip edildi. Kontrol ETA (endotrakeal aspirat) kültüründe A. baumannii üremesi oldu. Bunun üzerine tedaviye kolistin de eklendi. Hasta tedavisinin 23. gününde kolistine bağlı nefrotoksisite nedeniyle exitus oldu. Bildiğimiz kadarıyla bu olgu ülkemizde R. equi kaviter pnömonisinin R. equi bakteriyemisi ile birlikte görüldüğü ilk olgudur. |
6. | Üçüncü Trimester Gebede COVİD-19’ a Bağlı ARDS Gelişimi ve Başarılı Multidisipliner Olgu Yönetimi Development of ARDS due to COVID-19 in a Pregnant Woman in the Third Trimester and Successful Multidisciplinary Case Management İlker Yılmam, Pervin Hancıdoi: 10.5505/respircase.2022.43179 Sayfalar 138 - 142 Gebe hastalarda COVID-19 hastalığı, gebeliğin getirmiş olduğu fizyolojik değişiklikler nedeni ile daha ciddi seyredebilmektedir. Çoğu COVİD-19’lu gebe hastamız, hastane yatışına gerek duyulmadan ayaktan takip edilmekle birlikte, özellikle 3. trimesterde artan immünsupresyon, hastanın aşısız olması gibi risk faktörleri varlığında, olgumuzda olduğu gibi COVİD-19 enfeksiyonu hızlı progresyon gösterip solunum yetmezliğine neden olabilir. Gebeliğinin 3. trimesterinde olan hastamızın yatışının 3. gününde COVİD-19 pnömonisine bağlı yoğun bakım ihtiyacı göstermesi üzerine multidisipliner bir yaklaşım ile önce acil doğum operasyonu gerçekleştirildi ve hasta postop yoğun bakım ünitesinde mekanik ventilasyonda takip edildi. Hastamızı, gebeliğinin 3. trimesterinde ciddi seyreden COVİD-19 hastalığına bir örnek teşkil etmesi nedeni ile sunmak istedik. |
7. | COVID-19 Pandemisinde Buzlu Cam Ayırıcı Tanısı: Bir Olgu Sunumu Ground Glass Opacities Differential Diagnosis in COVID-19 Pandemic: A Case Report Ceren Degirmencidoi: 10.5505/respircase.2022.44711 Sayfalar 143 - 146 Pandemi, doktorların tüm viral pnömonileri birinci ön tanı olarak COVID-19 olarak değerlendirmeye yatkın hale getirmiştir. COVID-19'un kesin tanısı, pozitif bir RT-PCR testi ile konur, ancak bazen RT-PCR test sonuçları negatif olan, fakat COVID-19'u gösteren toraks BT bulguları olan olgular da vardır. Bu nedenle, COVID-19 tedavilerinden fayda görmeyen hastalarda ayırıcı tanıda immünsupresif sebeplerin ve diğer viral pnömonilerin araştırılması çok önemlidir. Buzlu cam opasiteleri ayırıcı tanısında HIV enfeksiyonu saptanan bir olgu sunulmuştur. |
8. | COVİD-19 Pnömonisi Sonrası Progresyon ile Tanı Alan İdiopatik Pulmoner Fibrozis Olgusu A Case of Idiopathic Pulmonary Fibrosis Diagnosed with Progression Post-COVID-19 Pneumonia Ayşegül Pehlivanlar, Tevfik Özlüdoi: 10.5505/respircase.2022.24540 Sayfalar 147 - 151 Hastanın COVİD-19 geçirdikten sonraki akciğer tomografisinde bilateral fibrotik odaklar mevcuttu. İki ay sonraki başvurusu tomografisi ile karşılaştırıldığında fibrotik odakların bal peteği lezyonların öncülü olduğu ve COVİD pnömonisi sonrası olağan interstisyel pnömoni (UİP) paterninin meydana geldiği görüldü. COVİD-19 öncesi dispnesi olan ancak interstisyel akciğer hastalığı tanısı almayan hastada mevcut lezyonların UİP öncü lezyonları olduğu ve hastalık döneminde fibroblast aktivitesinin artışı ve fibrotik yolakların tetiklenmesi ile beraber progresyon gösterdiği düşünüldü. Hasta idiopatik pulmoner fibrozis (IPF) olgusu olarak değerlendirildi. Uzun dönem kontrollerde antiinflamatuvar tedaviler ile rahatlamayan ilerleyici fibrozis saptanan COVİD-19 hastalarında eğer UIP görünümü gelişmiş ise mutlaka İPF olasılığının düşünülmesini ve bu yönü ile hastaların COVİD-19 öncesi klinik ve radyolojik bulgularının erken IPF açısından araştırılmasını öneriyoruz. |
9. | COVID- 19 Ayırıcı Tanısında Metanol İntoksikasyonu Methanol Intoxication in the Differential Diagnosis of COVID-19 Emine Afşin, Furkan Küçük, Melike Elif Kalfaoğludoi: 10.5505/respircase.2022.71542 Sayfalar 152 - 155 Metanol intoksikasyonunda merkezi sinir sistemi bulguları ön planda olsa da akciğerler de etkilenmektedir. Literatürde otopsi olgularında akciğer bulguları tariflenmekte olup klinik olgulara rastlanmamıştır. Olgumuz, radyolojik olarak akciğer ödemi varlığı olması ve COVID-19 ayırıcı tanısında yer alması nedeniyle sunulmaktadır. |
10. | COVID-19’a Bağlı Diffüz Alveoler Hemoraji: Olgu Sunumu COVID-19-Associated Diffuse Alveolar Hemorrhage: A Case Report Gülbahar Darılmaz Yüce, Dorina Esendağlı, Koray Hekimoğlu, Merih Tepeoğlu, Müşerref Şule Akçaydoi: 10.5505/respircase.2022.66587 Sayfalar 156 - 159 Diffüz alveoler hemoraji, öksürük, hemoptizi, yaygın pulmoner infiltratlar, anemi ve hipoksemik solunum sıkıntısı ile karakterize bir sendromdur. Etyolojisinde akciğer enfeksiyonları da rol oynamaktadır. Enfeksiyon riski nedeniyle COVID-19 hastalarında bronkoskopi kullanımının kısıtlanması, diffüz alveoler hemorajinin COVID-19’da yeterince tanınamamasına neden olmaktadır. Burada SARS-CoV-2 bağlamında laboratuvar, radyolojik ve bronkoskopik olarak diffüz alveoler hemoraji kanıtı olan 35 yaşındaki hastada SARS-CoV-2 için nasofarengeal sürüntü polymerase chain reaction (PCR) testi negatif saptanmış, COVID-19 tanısı bronş lavajı ile konulabilmiştir. Yüksek enfeksiyon riski nedeniyle pandemi döneminde bronkoskopi kullanımının kısıtlanması, SARS-CoV-2 PCR testi negatif immünsupresif hastalarda COVID-19 tanısının yanlışlıkla dışlanmasına veya SARS-CoV-2 PCR pozitif hastalarda diffüz alveoler hemoraji ve sekonder enfeksiyon gibi durumların yeterince tanınamamasına neden olmaktadır. |
11. | COVID-19 ile İlişkili Plevral Ampiyemin Yönetimi Management of COVID-19-Associated Pleural Empyema Sevinc Citak, Mustafa Vayvada, Murat Ersin Çardak, Gonca Geçmen, Erdal Tasci, Kaan Kiralidoi: 10.5505/respircase.2022.54522 Sayfalar 160 - 164 Son derece bulaşıcı ve hızla yayılan koronavirüs 2 (SARS-CoV 2) hastalığı, potansiyel olarak ölümcül bir hastalık olan şiddetli akut solunum sendromuna neden oldu. Akut miyokard enfarktüsü nedeniyle koroner arter baypas ameliyatı olan hastada ameliyat sonrası erken dönemde koronavirüs 2 (SARS-CoV-2) pnömonisine bağlı akut solunum yetmezliği gelişti. Hastaya mekanik ventilatör (MV) ve V-V (veno-venöz) ECMO (Ekstrakorporeal Membran Oksijenasyonu) desteği verildi. Takipte pnömotoraks, uzamış hava kaçağını takiben ampiyem ve plevral kalınlaşma gelişmesi nedeniyle dekortikasyon uygulanan olguyu sunduk. |
12. | Göğüs Cerrahisinin Nadir Bir Komplikasyonu Olan Akciğer Hernisi: Olgu Serisi Lung Hernia as a Rare Complication of Thoracic Surgery: A Case Series Serkan Bayram, Mustafa Akyıl, Deniz Gürer, Pelin Erdizci, Aysun Kosif, Ayse Eece Yucel, Çağatay Saim Tezel, Volkan Baysungurdoi: 10.5505/respircase.2022.26032 Sayfalar 165 - 169 Sunulan bu olgular, cerrahi işlemler sonrası göğüs duvarındaki bir defektten akciğer hernisi olabileceğini göstermeyi amaçlamıştır. Şubat 2009 ile Haziran 2017 arasında, ameliyattan sonra öksürük ve göğüs duvarında gözle görülür şişlik gelişen dört hasta incelendi. Akciğer hernisi, göğüs cerrahisinden ziyade en sık travmaya bağlı görülen nadir bir durumdur. Olgularımızda iki torakotomi, bir VATS ve bir tüp torakostomide herniasyon görüldü. Olguların tamamı interkostal yerleşimliydi. Pnömotoraks riski taşıyan bir hasta dışında tüm hastalar iki hafta baskılı pansuman ile takip edildikten sonra ameliyat edildi. Metotreksat kullanan bir hasta dışında postoperatif komplikasyon görülmedi. Bu hasta miyoplasti sonrası komplikasyonsuz olarak taburcu edildi. Akciğer hernisi göğüs cerrahisinin nadir görülen bir komplikasyonudur ve daima akılda tutulmalıdır. Semptomatik cerrahi sonuçları ağrı ve kozmetik nedenler açısından cesaret vericidir. |
13. | Posterior Mediastenin Nadir Bir Tümörü: İyi Diferansiye Liposarkom A Rare Tumor of the Posterior Mediastinum: Well-Differentiated Liposarcoma Gözde Kalbaran Kısmet, Oguzhan Okutan, Seda Mazmanoğlu Atılman, Ismail Yılmazdoi: 10.5505/respircase.2022.24650 Sayfalar 170 - 175 Liposarkom erişkinlerde en sık görülen yumuşak doku sarkomlarından biridir; genellikle alt ekstremitelerde ve retroperitonda ortaya çıkar. Miksoid, iyi diferansiye, farklılaşmamış (dediferansiye) ve pleomorfik olmak üzere çeşitli histolojik alt tipleri vardır. Mediastenden kaynaklanan liposarkomlar son derece nadirdir. Bu tümörler genellikle yavaş büyürler ve asemptomatik kalırlar ancak büyük boyuta ulaşıp komşu yapılara bası yaptığında semptomatik olabilirler. Bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme tanı için faydalı veriler sağlar. Kesin tanı için doku biyopsisi gereklidir ve tanısı tipik patolojik özelliklere dayanır. Kemoradyoterapiye duyarlı olmadığından tam cerrahi rezeksiyon birinci basamak tedavi seçeneğidir. Nüks oranı yüksek olduğundan uzun süreli takip yapılmalıdır. Bu yazıda öksürük şikayeti ile başvuran primer mediastinal liposarkomlu 56 yaşında kadın olgu nadir görülmesi sebebiyle sunuldu. |
14. | Metastatik Kanseri Taklit Eden Osseöz Sarkoidoz Olgusu A Case of Osseous Sarcoidosis Mimicking Metastatic Cancer Tuğba Akkale, Gülden Sarı, Adem Koyuncu, Ceprail Şimşekdoi: 10.5505/respircase.2022.14892 Sayfalar 176 - 179 Kronik granülomatoz multisistem bir hastalık olan sarkoidoz sıklıkla akciğer, lenf nodları, cilt ve göz tutulumları ile seyreder. Nadir olarak kemik tutulumları da görülür. Tüm kemikler etkilenebilir ancak en sık el ve ayak parmakları gibi kısa kemikleri tutar. Vertebra tutulumu ise daha nadirdir. Asemptomatik seyirli olması nedeni ile kemik tutulumları genellikle tesadüfen tespit edilir. Yedi yıl önce pulmoner sarkoidoz tanısı alan ve yeni gelişen bel ağrısı şikayeti nedeniyle kliniğimizde tekrar değerlendirilen 62 yaşında bir osseöz sarkoidoz olgusu sunduk. |
15. | Tekrarlayan Pnömoni ile Seyreden Endobronşiyal Sarkoidoz Olgusu A Case of Endobronchial Sarcoidosis with Recurrent Pneumonia Betül Doğan, Ceyda Anar, Süheyla Uygur, Muzaffer Turan, Bunyamin Sertogullarindan, Ebru Cakirdoi: 10.5505/respircase.2022.37108 Sayfalar 180 - 184 Sarkoidoz etiyolojisi bilinmeyen, kronik, multisistemik nonkazeifiye granülomatöz bir hastalıktır. Tanısı, klinik ve radyografik bulguların birlikteliğine, tipik granülomların gösterilmesine dayanır ve çoğu zaman diğer granülomatöz hastalıkların dışlanmasıyla konulabilir. Akciğer tutulumu %90 oranındadır. Sarkoidozda akciğer tutulumu sıklıkla parankimal hastalık şeklindeyken, nadiren endobronşiyal kitle şeklinde tutulum görülebilir. Yaklaşık 3 yıl önce sarkoidoz tanısı konan ve tedavisiz izlemde olan olgumuza son bir yıl içinde aynı lokalizasyonda üç kez tekrarlayan pnömoni öyküsü olması nedeniyle bronkoskopi yapıldı. Bronkoskopide endobronşiyal lezyon görülüp alınan biyopsisinde granülomatöz inflamasyon saptanan hastada klinik, radyolojik bulgularla progresif sarkoidoz düşünüldü ve steroid tedavisi başlandı. Aynı lokalizasyonda tekrarlayan pnömoni ile gelen ve endobronşiyal tutulum gözlenen sarkoidoz olgusunu, endobronşiyal kitle lezyonların ayırıcı tanısında sarkoidozu vurgulamak için sunduk. |
16. | Yazar İndeksi Author Index Sayfalar 185 - 186 Makale Özeti | |
17. | Hakem İndeksi Reviewer Index Sayfa 187 Makale Özeti | |