e-ISSN 2147-2475
Cilt : 9 Sayı : 1 Yıl : 2025

Hızlı Arama




RESPIRATORY CASE REPORTS - Respir Case Rep: 9 (1)
Cilt: 9  Sayı: 1 - Şubat 2020
OLGU SUNUMU
1. 
Endobronşial Ultrasonda Anekoik Görüntülerin Ayırıcı Tanısı
Differential diagnosis of anechoic images in Endobronchial Ultrasound
Ester Cuevas, Yuliana Pascual-González, Nikos Koufos, Antoni Rosell, Noelia Cubero
doi: 10.5505/respircase.2020.04834  Sayfalar 1 - 3
Bu görsel ağırlıklı sunuda, mediastinal lenf bezi çalışmaları sırasında, endobronşial ultrasonda anekoik görüntü saptanan dört farklı olguyu sunuyoruz. Herbir anekoik görüntü, lenf bezinde koagülatif nekroz işareti vermekteydi. Tüm olgularda anekoik görüntüler benzer karakteristik özelliklere sahip olmasına rağmen, patoloji rapor sonuçları farklıdır. İki olguda maliginte pozitif idi, bir olguda tiroidden orijin alan benign tümör ve bir olguda da tüberküloz saptandı. Tüm hastalardan EBUS işlemi için yazılı onamlar alındı. Mediastinal patolojilerin tanısında gerekli genel incelemeleri takiben hastanemiz kurallarına göre işlemler yapıldı.

2. 
Kriyoprob Kullanarak Bir Bebekte Yabancı Cisim Aspirasyonuna Yaklaşım
Approach to Foreign Body Aspiration in an Infant Using a Cryoprobe
Mohammad Ashkan Moslehi
doi: 10.5505/respircase.2020.09226  Sayfalar 4 - 7
Yabancı cisim aspirasyonu, hava yolu obstrüksiyonuna neden olduğu için acil bir tıbbi durumdur ve bu nedenle, bu tür durumlarda yabancı cismin hemen çıkarılması çok önemlidir. Rijit bronkoskopi, yabancı cisimlerin çıkarılmasında ilk tercih edilen yöntemdir, ancak bazı çalışmalar flexible bronkoskopinin de yüksek başarı oranı sağlayabildiğini göstermiştir. Son zamanlarda, erişkinlerde, yabancı cisimlerin çıkarılmasında, kriyoprobun kullanımıyla ilgili bazı bildirimler vardır. Fakat pediatrik grupta, özellikle yeni doğan ve infant dönemde, nadiren karşılaşılan bir durum olduğu için kullanımı konusunda çok az deneyim vardır. Biz de infant dönemde yabancı cisim aspirasyonu olan olgumuzda, flexible bronkoskopi ile kriyoprob kullanmanın da etkinliğini vurgulamak ve bu konudaki deneyimlere katkıda bulunmak için olgumuzu sunmayı amaçladık.

3. 
Akciğer Adenokarsinomunda Hiponatremi, Kardiyak Tamponad ve Karsinoembriyonik Antijen
Hyponatremia, Cardiac Tamponade and Carcinoembryonic Antigen in Lung Adenocarcinoma
Didar Şenocak, Tezcan Kaya, Kubilay İşsever, Ensar Özmen
doi: 10.5505/respircase.2020.48378  Sayfalar 8 - 11
Kardiyak tamponad ve ciddi hiponatremi hayatı tehdit edebilen önemli klinik bulgulardır. Küçük hücreli dışı akciğer kanserinin başlangıç bulgularının ciddi hiponatremi, 1000 ng/mL’nin üzerinde karsinoembriyonik antijen (CEA) düzeyi ve kardiyak tamponad olması nadirdir. Bu makalede, öksürük, nefes darlığı, bulantı ve kilo kaybı şikayetleriyle başvuran 60 yaşında bir erkek hastayı sunduk. Hastanın CEA değeri 1041 ng/mL idi. Aynı zamanda hastada ciddi hiponatremi ve kardiyak tamponad vardı. Araştırma sonucu metastatik akciğer adenokarsinomu tanısı konuldu. Hastaya kemoterapi verildi ve kanser tanısından 4 ay sonra eksitus oldu. Akciğer adenokarsinomunun başlangıç bulgularının ciddi hiponatremi, çok yüksek CEA düzeyi ve kardiyak tamponad olması ileri evre hastalık ve kötü prognoz göstergesi olabilir.

4. 
Asemptomatik Akciğere Sınırlı Granülomatöz Polianjitis Olgusu
A Case of Asymptomatic Pulmonary Limited Granulomatosis with Polyangiitis
Dilaver Taş, Saime Ramadan
doi: 10.5505/respircase.2020.48802  Sayfalar 12 - 15
Elli yaşında kadın hasta vajinal kanama nedeniyle Kadın Hastalıkları ve Doğum servisine başvurmuş. Hastaya miyoma uteri tanısı konarak operasyon kararı verilmiş. Hastanın preoperatif değerlendirme sırasında akciğer grafisinde bilateral şüpheli nodül saptanması üzerine çekilen Toraks Bilgisayarlı Tomografisin’ de sağ alt lob süperior segment ve sol alt lob posterobazal segmentte nodüler lezyonlar saptandı. Sağ akciğer tru-cut biyopside ‘interstisyel ve perivasküler alanlarda granülom formasyonu, nötrofil ve lenfosit infiltrasyonu, fibrinoid nekroz’ izlendi. Otoantikor tetkiklerinde c-ANCA pozitifliği saptandı. Hastanın Göz, K.B.B. ve nefrolojik muayenesinde patoloji saptanmadı. Mevcut bulgularla hastaya 'Akciğere Sınırlı Granülomatöz Polianjitis' tanısı kondu. Düşük doz haftalık oral metotreksat, prednizon ve folik asit tedavisi başlandı. Hasta komplikasyonsuz total abdominal histerektomi ve bilateral salpingo ooferektomi operasyonu oldu. Hastanın asemptomatik olması ve hastalığın nadir görülmesi nedeniyle, literatür tartışması eşliğinde sunuldu.

5. 
Göğüs Duvarında Büyük Parosteal Lipom ve Osteokondrom Birlikteliği
Concurrence of a Large Parosteal Lipoma and Osteochondroma on the Chest Wall
Abdulkerim Bayülgen, Ali Hızır ARPAT, CUMHUR TULAY
doi: 10.5505/respircase.2020.72691  Sayfalar 16 - 19
Göğüs duvarı tümörleri çok nadirdir ve tüm torasik neoplazmların %3,26 – 5’ ini oluştururlar. Göğüs duvarı tümörleri yüzeyel veya derin yumuşak dokulardan, kemik ve kıkırdak yapılardan köken alabilir. Lipom en sık görülen benign yumuşak doku tümörüdür. Göğüs duvarındaki lipomlar genellikle yüzeyel olanlara göre daha iyi sınırlı ve geniş olan derin lipomlardır. Lipom eğer kemik ile temas halinde ise parosteal olarak isimlendirilmektedir. Osteokondrom, kemik dokunun sık görülen, iyi huylu ve genellikle 10-30 yaşlarında görülen primer tümörüdür. Çoğunlukla uzun kemiklerde görülürken, kostal yerleşimleri nadirdir. Biz interkostal uzanımlı bir parosteal lipom ve ilişkide olduğu kemikte osteokondrom olan 28 yaşındaki bayan hastayı sunduk.

6. 
VATS ile Tedavi Edilen Mediastinal Granüler Hücreli Tümör Olgusu ve Literatür İncelemesi
A Case of Granular Cell Tumor of the Mediastinum Treated by VATS and A Review of Literature
Şevki Mustafa Demiröz, Göktürk Fındık, Gülşen Yılmaz, Funda Demirag, Pınar Tarı
doi: 10.5505/respircase.2020.47123  Sayfalar 20 - 24
Mediastinal Granüler Hücreli Tümör (GHT) oldukça nadirdir. İlk kez 1972 yılında Harrer tarafından bildirildiği tarihten beri literatürdeki toplam olgu sayısı 21’dir. GHT’nin hem benign hem de malign formları bildirilmiş, malignite kriterleri de tanımlanmıştır. Oldukça nadir bir tümör olması nedeniyle ayırıcı tanıda düşünülmediğinden preoperatif tanısı zordur. Histopatolojik incelemeler mutlaka immünhistokimyasal çalışmaları da içermelidir. Mediastende nadir görülen bir tümörü olduğundan, tanıda PET/BT’nin etkinliği de henüz belirlenmemiştir. Sunulan olguda, sırt ağrısı ile başvuran 50 yaşında bir kadın hastaya, toraks tomografisi ve takiben PET/BT çekilmiş, posterior mediastinal bölgede saptanan lezyona yönelik VATS ile total eksizyon yapılmıştır. Histopatolojik tanı “granüler hücreli tümör” olarak raporlanmıştır.

7. 
Göğüs Duvarı Tümörünü Taklit Eden Primer Sternal Tüberküloz: Olgu Sunumu
Primary Sternal Tuberculosis Mimicking an Anterior Chest Wall Tumor: A Case Report
Ayşe Bahadır, Mediha Gönenç Ortaköylü, Belma Akbaba, Levent Cansever, Mehmet Ali Bedirhan, Efsun Gonca Chousein
doi: 10.5505/respircase.2020.71676  Sayfalar 25 - 28
Sternum tüberkülozu tüm kemik-eklem tüberküloz olguların %1-3 oluştur ve oldukça nadir görülmektedir. Tanı konulması, atipik prezantasyon nedeni ile sıklıkla gecikmektedir. Toraks MR, erken dönem ve atipik prezantasyonlarda tanı koydurucu olmaktadır. Yirmi üç yaşında kadın hasta, altı aydır göğüs ağrısı ve göğüs duvarında şişlik şikâyeti ile merkezimize başvurdu. Toraks BT ve MR 'ında 33x28x42 mm büyüklüğünde sternum korpusunu eroze eden kitle görüldü. Sternum rezeksiyon biyopsinin histopatolojik incelemesi tüberküloz ile uyumlu bulundu. Ülkemiz gibi tüberkülozun sık görüldüğü bölgelerde genç yaş grubunda sternum tüberkülozu göğüs duvarı kitlerinin ayırıcı tanısında düşünülmelidir. Göğüs duvarı tümörünü taklit eden ve sternal tüberküloz tanısı koyduğumuz bu olguyu sunduk.

8. 
Crohn Hastalığına Bağlı Organize Pnömoni: Olgu Sunumu
Organizing Pneumonia Due To Crohn's Disease: A Case Report
Melike Yüksel Yavuz, İbrahim Onur Alıcı, Ceyda Anar, Filiz Güldaval, Melih Büyükşirin
doi: 10.5505/respircase.2020.35582  Sayfalar 29 - 33
Ortak embriyojenik köken, otoimmünite, sigara ve kolondan bakteri translokasyonu gibi nedenlerden dolayı akciğer ve bağırsak hastalıkları bir arada bulunabilir. İnflamatuvar bağırsak hastalıklarında (İBH) da Ülseratif kolitli hastalarda, Crohn hastalarına (CH) göre akciğer tutulumu daha sık olmaktadır. Elli üç yaşındaki kadın olgumuz, plöretik ağrı, kuru öksürük ve efor dispnesi ile başvurdu. Antibiyoterapiye yanıt vermeyen pnömonisi olması üzerine yapılan video yardımlı torakoskopi materyali biyopsi sonucunda organize pnömoni tanısı aldı. Kortikostreoid tedavisi ile klinik ve radyolojik iyileşme gösteren olgumuz, takibinin 18. ayında Crohn hastalığı tanısı aldı. İBH’de hem hastalık ile ilişkili hem de kullanılan ilaç tedavilerine bağlı olarak interstisyel akciğer hastalıkları görülebilmektedir. Akciğer patolojileri İBH tanısından önce de olabilmektedir. Organize pnömoni, CH’da nadir görülmekle beraber bizim hastamızda olduğu gibi CH tanısı sonradan da konabilmektedir.

9. 
Neoplastik, otoimmün ve enfeksiyöz hastalıkları taklit edebilen IgG4 ilişkili hastalık: akciğer tutulumlu bir olgu sunumu
IgG4 Related Disease Imitating Cancer, Autoimmune and Infectious Diseases: A Case Report with Lung Involvement
Onur Derdiyok, Nagehan Ozdemir Barisik, Sevinc Citak, Cansel Atinkaya, İrfan Yalçınkaya
doi: 10.5505/respircase.2020.50455  Sayfalar 34 - 37
Plazma hücresi granülomu (PCG), maligniteden ayırt edilmesi güç olan nadir görülen, iyi huylu bir tümördür. PCG ile ilişkili terminoloji ve literatürde tutarsızlık vardır ve bu tümörlere ayrıca enflamatuar psödotümör, fibröz histiyositoma veya fibroksantoma da denir. Tanı, klinik özellikler, serum IgG4 düzeyi, radyoloji ve histopatolojik bulguların birlikte değerlendirilmesi ile konmaktadır. Çok nadir görülen ve literatürde yeni tanımlanmış, kliniğimize hemoptizi şikayeti ile başvuran ve akciğerdeki bir lezyon nedeniyle rezeksiyon sonrası IgG4 ile ilişkili hastalık tanısı konulan bu olgumuzu sunduk.

LookUs & Online Makale