e-ISSN 2147-2475
Cilt : 4 Sayı : 1 Yıl : 2024

Hızlı Arama




RESPIRATORY CASE REPORTS - Respir Case Rep: 4 (1)
Cilt: 4  Sayı: 1 - Şubat 2015
OLGU SUNUMU
1. 
İNTERAKTİF OLGU SUNUMU: Kaynakçıda Güvercinlere Bağlı Hipersensitivite Pnömonisi ile Karışan Pnömosiderozis
INTERACTIVE CASE REPORT: Pneumosiderosis in a Welder Masquerading as Hypersensitivity Pneumonitis Caused by Pigeons
Ayşe Baççıoğlu, Füsun Kalpaklıoğlu, Önder Bozdoğan, Mikail İnal, Ömür Güngör
doi: 10.5505/respircase.2015.63825  Sayfalar 1 - 4
Nefes darlığı ve öksürük şikâyetleri olan 43 yaşındaki erkek hasta, 20 yıldır kaynakçılık yapmakta ve 30 yıldır güvercin beslemekteydi. Radyolojide yaygın mikronodüler opasiteler, güvercin besleme öyküsü ve hipoksemi olması nedeniyle ile ön tanı olarak hipersensitivite pnömonisi düşünüldü. Ancak güvercinlerin uzaklaştırılmasına rağmen şikâyetlerinin devam etmesi, bronş lavajında lenfositik/nötrofilik alveolitis bulgusunun olmaması, akciğerde fibrozis olmamasına rağmen kortikosteroide yanıtsızlık ve normal akciğer difüzyon kapasitesiyle bu tanıdan uzaklaşıldı. Kaynakçı akciğeri hastalığı, meslek ortamındaki demir tozlarının varlığı, uyumlu radyoloji bulguları, serum ferritin yüksekliği ve bronş lavajında Prusya mavisi ile boyanmış demir granüllerinin görülmesiyle kondu. Hastanın hipoksemisinin yapılan bronş lavajı sonrası demir granüllerinin uzaklaştırılmasıyla düzeldiği dü-şünüldü. Hastaya tedavi olarak mesleğini değiştirmesi, sigarayı bırakması ve güvercinlerden uzaklaşması önerildi. Çünkü bu faktörler ileride akciğer fibrozisi, astım ve akciğer kanseri gelişimine sebep olabilmektedir.

2. 
Üç Olguyla Diş Teknisyeni Pnömokonyozu
A Review of Dental Technician’s Pneumoconiosis: Three Case Reports
Fatma Ciftci, Aslıhan Gürün Kaya, Aydın Çiledağ, Akın Kaya
doi: 10.5505/respircase.2015.40085  Sayfalar 5 - 9
Diş teknisyeni pnömokonyozu yeni tanımlanan, nadir, farklı bir pnömokonyoz grubudur. Diş teknisyenleri tarafından kullanılan dental alloy, akrilik resin, kuvartz, karbon, silika ve ağır metal tozlarına doğrudan maruziyet ve soludukları havada fazla miktarda bulunmasının sonucunda gelişir. Solunum yakınmalarıyla başvuran ve diş teknisyeni pnömokonyozu tanısı konulan üç olguyu sunuyoruz.

3. 
Sulfasalazine Bağlı Akciğer Hastalığı: Olgu Sunumu
Sulfasalazine-Induced Lung Disease: A Case Report
Umut Sabri Kasapoğlu, İlim Irmak, Sibel Arınç, Pınar Atagün Güney, Fatma Armağan Hazar
doi: 10.5505/respircase.2015.42104  Sayfalar 10 - 12
İlaca bağlı akciğer hastalığının ayırıcı tanısı zordur. Klinik, histolojik bulguların özgül olmaması ve altta yatan hastalığın varlığı ilaca bağlı akciğer hastalığının tanısında zorluk yaratır. Romatoid artrit tanısı alan ve üç aydır sulfasalazin kullanan 33 yaşında erkek hasta öksürük, nefes darlığı ve kilo kaybı şikâyeti ile başvurdu. Fizik muayenesinde romatoid artritin eklem tutulumu dışında patolojiye rastlanmayan hastanın toraks BT’sinde bilateral üst loblarda non homojen konsolidasyon alanları saptandı. Olguda mevcut klinik ve radyolojik bulgular sonucunda sulfasalazine bağlı akciğer hastalığı düşünüldü. Sulfasalazin tedavisi kesildi ve klinik ve radyolojik düzelme görüldü. Sulfasalazine bağlı akciğer hastalığı nadir görülmesi nedeni ile literatür bilgileri eşliğinde sunmayı amaçladık.

4. 
Tanısı Oldukça Gecikmiş Bir Olgu: Sık Değişken İmmün Yetmezlik
A Case with a Considerably Delayed Diagnosis: Common Variable Immunodeficiency
Fatma Tokgöz, Emine Aksoy, Yasemin Bodur, Tülin Sevim
doi: 10.5505/respircase.2015.04695  Sayfalar 13 - 18
Sık değişken immün yetmezlik (SDİY) immünglobulin üretiminde defekt ile karakterize, klinik önemi olan en sık primer immün yetmezliktir. Tekrarlayan bakteriyel enfeksiyonlar, otoimmün hastalıklar ve malignite insidansında artış ile seyreder. Akciğerde bronşektazi, interstisyel tutulum, nodüler oluşumlar, granülomatöz hastalık ve interstisyel pnömoniye neden olabilir. Öyküsünde pernisiyöz anemi, hashimato tiroiditi, 6 yıl önce tanı konulmuş mide karsinomu bulunan 31 yaşında erkek olgu kliniğimize başvurdu. Olguya gastrektomi uygulanmış, kür olmuş ve onkolojik takibinde ilk yılda akciğerde nodüller saptanarak kemoterapi uygulanmıştı. Kemoterapi sonrasında akciğer görüntülemelerinde yeni nodüller gelişmiş ve metastaz olduğu düşünülerek takibe devam edilmişti. Takiplerde nodüllere tanı amaçlı ileri merkeze yönlendirilmişti. Kliniğimizde çekilen tomografide nodüllerin yer değiştirdiği ve bronşektazilerin eşlik ettiği görüldü ve immünoglobulinlerinde düşüklük saptandı. SDİY tanısı konularak immünoloji bölümüne yönlendirildi. Nadir görülen, tanısı oldukça gecikmiş olan olgu, literatürler eşliğinde sunuldu.

5. 
İNTERAKTİF OLGU SUNUMU: Artirit ile Başlayan Akut Sarkoidoz Olgusu: Löfgren Sendromu
INTERACTIVE CASE REPORT: Acute Sarcoidosis Case Presenting with Arthritis: Lofgren's Syndrome
Gülistan Karadeniz, Özlem İnce, Dilek Gündüz, Zehra Yaşar, Melike Demir
doi: 10.5505/respircase.2015.66588  Sayfalar 19 - 23
Sarkoidoz etyolojisi bilinmeyen, dokularda nonkazeifiye granülomatöz reaksiyon ile karakterize multisistemik bir hastalıktır. Löfgren sendromu ise ateş, artrit ve/veya artralji, eritema nodozum ve bilateral hiler lenfadenopati ile karakterize akut sarkoidoz tablosudur. Klinik olarak akciğer bulguları tabloya hakim olsa da giderek artan sıklıkta romatolojik bulguların ön planda olduğu sarkoidoz olguları bildirilmektedir. Bu yazıda bilateral ayak bileklerinde artrit ile başlayan Löfgren Sendromu tanısı konan bir bayan olgu sunulmuştur.

6. 
İNTERAKTİF OLGU SUNUMU: Pulmoner Alveoler Mikrolitiyazis: Olgu Sunumu
INTERACTIVE CASE REPORT: Pulmonary Alveolar Microlithiasis: A Case Report
Tayfun Çalışkan, Oğuzhan Okutan, Ufuk Berber, Yasin Uyar, Ömer Ayten, Faruk Çiftçi, Zafer Kartaloğlu
doi: 10.5505/respircase.2015.64326  Sayfalar 24 - 28
Pulmoner alveoler mikrolitiyazis (PAM), küresel kalsiyum fosfat taşlarının (mikrolit) intra-alveoler birikimi ile karakterize nadir görülen diffüz bir akciğer hastalığıdır. Hastalık bir kaç ülkede, özellikle de Türkiye, İtalya ve Japonya'da sık görülmektedir. Hastaların çoğunun tanı konduğu anda hiçbir şikâyeti olmadığından, hastalık genellikle bizim olgumuzda olduğu gibi diğer nedenlerle çekilen akciğer grafisi sırasında tesadüfen teşhis edilir. SLC34A2 gen mutasyonları PAM neden olabilir. PAM’in karakteristik radyolojik bulguları genellikle orta ve alt zonlarda saptanan bilateral ince kum benzeri mikronodüllerdir. Her ne kadar birçok yazar, tipik radyolojik paternin çoğu durumda akciğer biyopsisi ihtiyacını ortadan kaldırdığını iddia etse de, akciğer biyopsisi PAM tanısının doğrulanması için en kesin tanısal prosedürdür. Hastalık için herhangi bir bilinen etkin bir tedavi yoktur. Biz, patolojik olarak tanı konan PAM olgusunu, literatür eşliğinde sunuyoruz.

7. 
Genç Yaşta Görülen Malign Plevral Mezotelyoma Olgusu
Malignant Pleural Mesothelioma at a Young Age
İlknur Başyiğit, Haşim Boyacı, Esra Kuşlu Uçar, Kürşat Yıldız, Aslı Gül Akgül, Serap Argun Barış, Füsun Yıldız
doi: 10.5505/respircase.2015.94695  Sayfalar 29 - 33
Malign mezotelyoma asbest temasından 20-40 yıl sonra ortaya çıkan, prognozu kötü bir tümördür. Burada 27 yaşında, bilinen asbest teması olmayan bir malign plevral mezotelyoma olgusu sunulmuştur. Sigara öyküsü olmayan bayan hasta nefes darlığı ve yan ağrısı ile başvurdu. Fizik muayenede, sağ alt zonda matite tespit edilen hastanın akciğer grafisinde sağda orta zona kadar uzanan serbest plevral efüzyon ve her iki akciğerde multipl, nodüler dansiteler saptandı. Plevral sıvı incelemesinde hemorajik karakterde eksüdatif efüzyon izlendi. Plevral sıvın ADA seviyesi, ARB ve mikobakteri kültürü negatif bulundu. Sıvı sitolojisi malignite açısından kuşkulu bulunan hastada primer odak araştırması yapıldı. Hastaya torakoskopi planlandı, pariyetal plevrada lokal tümör odakları, visseral plevrada kalınlaşma gözlendi. Biyopsi örneklerinin patoloji ve immün boyama sonuçları bifazik malign mezotelyoma olarak raporlandı. Sonuç olarak, malign plevral efüzyon varlığında mezotelyoma olasılığı göz ardı edilmemeli ve tanıyı kesinleştirmek için ayrıntılı immünohistokimyasal inceleme yapılmalıdır.

8. 
Endobronşiyal Metastaz Yapan Osteosarkom Olgusu
Endobronchial Metastasis from an Osteosarcoma Case
Abdulsamet Sandal, Deniz Köksal, Funda Aksu, Emin Maden
doi: 10.5505/respircase.2015.70299  Sayfalar 34 - 37
Akciğerler, ekstratorasik malignitelerin sık metastaz yaptığı organlardır. Metastazlar sıklıkla parankimal nodüller veya plevra tutulumu şeklinde olup endobronşiyal metastazlar nadirdir. Bu makalede görece olarak daha nadir görülen endobronşiyal metastaz yapan osteosarkom olgusundan bahsedilecektir. Otuz dört yaşındaki erkek olgu, 10 ay önce sağ humerustaki kitleden yapılan biyopsiyle osteosarkom tanısı almıştı. Neoadjuvan kemoterapi sonrasında opere edilen ve adjuvan kemoterapi alan hastanın kol bölgesindeki tümörü kontrol altındaydı. Başvurusundan iki hafta önce başka bir merkeze 6 haftadır artan nefes darlığı ve hemoptizi yakınmalarıyla başvurmuş, sol akciğerinde total atelektazi saptanmıştı. Sol ana bronş distalinde lümeni tam tıkayan endobronşiyal lezyon rijid bronkoskop ile çıkarılmış, patolojik incelemesi osteosarkom metastazı olarak değerlendirilmişti. Devam eden hemoptizi yakınmasıyla kliniğimize başvuran hastanın toraks bilgisayarlı tomografisinde büyüğü sol alt lob superior segmentte olan, çok sayıda metastatik kitle ve nodüller saptandı. Fiberoptik bronkoskopik incelemede sol alt lob bronşu girişini tama yakın tıkayan tümöral lezyon izlendi. Endobronşiyal tedaviye uygun bulunmayan hastaya palyatif amaçlı eksternal radyoterapi planlandı.

9. 
İNTERAKTİF OLGU SUNUMU: İki Olgu Nedeni ile Pnömoniyi Taklit Eden Wegener Granülomatozis
INTERACTIVE CASE REPORT: Wegener's Granulomatosis Mimicking Pneumonia: Two Cases
Ceyda Mahleç Anar, Erdem Yalçınkaya, Dursun Tatar, Pınar Çimen, Filiz Güldaval, İpek Ünsal, Özlem Edipoğlu, Derya Deniz, Hüseyin Halilçolar
doi: 10.5505/respircase.2015.73644  Sayfalar 38 - 43
Wegener granülomatozu (WG), üst ve alt solunum yollarının nekrotizan granülomatöz vaskülitine ilişkin klinik- patolojik belirtileri, glomerülonefrit ve küçük damar vasküliti ile karakterize multisistemik tutulum yapan bir hastalıktır. Ateş, eritrosit sedimantasyon hız yüksekliği, halsizlik bulguları ile başvurup, progresif böbrek yetmezliği saptanan, geniş spektrumlu antibiyotik tedavisine rağmen pulmoner lezyonlarda progresyon gözlenen 68 yaşında bayan hasta, böbrek biyopsisi sonrasında WG tanısı almıştır. İkinci olgumuz ise; ilk semptomu işitme kaybı olan 31 yaşında erkek hasta 2 aydır tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyon atakları ve son 1 haftadır devam eden ateş, halsizlik yakınması ile başvurdu. c-ANCA pozitifliği saptanan her iki olguyu enfeksiyon kliniği ile başvurmuş olup daha sonra Wegener tanısı alması nedeniyle sunmayı uygun bulduk.

10. 
İNTERAKTİF OLGU SUNUMU: Kronik Hava Yolu Hastalığına Sekonder Gelişen Vaskülit
INTERACTIVE CASE REPORT: Vasculitis Secondary to Chronic Obstructive Airway Disease
Erhan Uğurlu, Neşe Dursunoğlu, Fatma Evyapan, Nagihan Yalçın
doi: 10.5505/respircase.2015.52533  Sayfalar 44 - 47
Antineutrophil cytoplasmic antibody (ANCA) ilişkili vaskülit sendromları klinik olarak heterojen olan otoimmün, nekrotizan ve küçük damarları tutan vaskülitlerdir. Etyolojisi tam olarak bilinmemesine rağmen genetik ve çevresel faktörler suçlanmaktadır. Ayrıca kronik havayolu hastalıkları ile vaskülitler sıklıkla birlikte rapor edilmişlerdir. Burada çocukluğundan beri astım ve bronşektazileri olan ve yıllar sonra bu havayolu hastalıklarına sekonder olarak mikroskopik polianjitis geliştiği düşünülen bir olguyu sunmayı amaçladık.

11. 
Travmatik Yağ Embolisi Sendromu: İki Olgu
Traumatic Fat Embolism Syndrome: Two Cases
Levent Özdemir, Burcu Özdemir, Suat Durkaya, Sema Nur Çalışkan, Ali Ersoy, Gökhan Büyükbayram, Zülal Özbolat, Kamil Dayan
doi: 10.5505/respircase.2015.66375  Sayfalar 48 - 52
Yağ embolisi, genellikle uzun kemik travmasının komplikasyonu olarak ortaya çıkan nadir bir durum-dur. Travma sonrası 24-72 saat sonra solunum sistemi, santral sinir sistemi, üriner sistem, göz ve deride semptom ve bulgular ile kendini gösterir. Araç dışı trafik kazası nedeni ile femur kırığı olan 19 ve 23 yaşında 2 erkek hasta, nefes darlığı, bilinç bulanıklığı, ateş, göğüs ön bölgesinde ve ön aksiler bölgede peteşiyal döküntü nedeni ile değerlendirildi. Hastaların akciğer grafisi ve kranial tomografileri normaldi. Kan gazında hipoksi hipokapni mevcuttu. Bilinç durumunu açıklayacak patoloji saptanmadı. Klinik kriterlere göre tanı koyduğumuz iki olguya da, streoid, profilaktik heparin, oksijen ve sıvı tedavisi verildi. Tedavi sonrası oksijenizasyonu ve bilinç durumu düzelen hastalara ortopedi tarafından operasyon uygulandı.

12. 
Göğüs Duvarında Agresif Fibromatözis Olgusu
A Case of Agressive Fibromatosis in the Chest Wall
Menduh Oruç, Fatih Meteroğlu, Ahmet Elbey, Atalay Şahin, Serdar Monis
doi: 10.5505/respircase.2015.92005  Sayfalar 53 - 55
Desmoid tümör olarak da bilinen fibromatozis oldukça nadir görülen yumuşak doku tümörüdür. Histolojik olarak iyi huylu yumuşak doku tümörleri içerisinde sınıflandırılsa da, bazı kaynaklar düşük grade fibrosarkoma olarak kabul etmektedir. Metastaz yapmadıkları bilinir ancak komşu organlara yayılırlar. Bu yüzden total çıkarılmaları önerilir. Etyolojisi, travma, cerrahi, hormonal bozukluk olarak bilinen ve kadınlarda daha fazla görülen bir hastalıktır. Travma öyküsü olan, sağ tarafta dolgunluk hissi ve nefes darlığı şikâyeti ile başvuran 18 yaşında kadın hastada önce mini torakotomi ile tanı konuldu. Sonuç desmoid tümör gelince kitleyi total olarak çıkardık.

13. 
FDG Tutulumu Gösteren Primer Akciğer Yerleşimli Benign Fibröz Histiositom
Primary Benign Fibrous Histiocytoma of the Lung with FDG Involvement
Mithat Fazlıoğlu, Tevfik İlker Akçam, Umut Özdamarlar, Nevin Fazlıoğlu
doi: 10.5505/respircase.2015.17894  Sayfalar 56 - 59
Fibröz histiositom, değişen oranda inflamatuar hücrelerin, köpüksü histiositlerin ve siderofajların eşlik ettiği, fibroblastik ve histiositik hücrelerden oluşan, histomorfolojik olarak tabakalar ya da kısa demetler halinde görülen benign tümöral bir lezyondur. Genellikle bu tümörler, dermis ya da yüzeyel subkutan doku yerleşimlidir. Akciğer yerleşimli fibröz histiositom oldukça nadir bir tümördür. Arka-ön akciğer grafisinde nodüler opasite şeklinde ortaya çıkan, bilgisayarlı tomografi ve PET-CT taramalarınıın ardından öncelikli olarak malign kabul edilip opere edilen ve patoloji sonucu primer akciğer benign fibröz histiositomu olarak bildirilen bir olguyu sunduk.

14. 
Akciğer Kanserini Taklid Eden Pulmoner Hidatik Hastalık
Pulmonary Hydatid Disease Mimicking Lung Cancer
Gülbanu Horzum Ekinci, Murat Kavas, Osman Hacıömeroğlu, Esra Akkütük Öngel, Ayşe Ersev, Adnan Yılmaz
doi: 10.5505/respircase.2015.04909  Sayfalar 60 - 63
Hidatik hastalığı Türkiye'de endemiktir. Pulmoner hidatik hastalığı tanısı klinik ve radyolojik bulgularla konulabilmesine rağmen, atipik radyolojik görünüm tanıda gecikmelere ve yanlış tanı konulmasına neden olabilir. Yirmi iki yaşında bayan hasta hemoptizi ile başvurdu. Bilgisayarlı toraks tomografisinde sağ üst lobun anterior segmentinde atelektazi ve merkezinde nekroz içeren kitle lezyon saptandı. Bronkoskopi ile sağ üst lobun anterior segmentinde beyazımsı-sarı renkte jelatinöz membran görüldü. Bronşiyal yıkama ve forseps biyopsi ile hidatik hastalığının tanısı konuldu.

15. 
Biseps Braki Kasının Anomalileri Poland Sendromunun Bir Komponenti Olabilir
Anomalies of Biceps Brachii Muscle as a Potantial Component of Poland's Syndrome
Nurettin Yiyit, Hasan Saygın
doi: 10.5505/respircase.2015.63634  Sayfalar 64 - 66
Poland sendromu, pektoral kas yokluğu, farklı göğüs deformiteleri ve el anomalileri ile karakterize konjenital bir anomalidir. Zaman içinde sendrom için birçok yeni özellik tanımlanmıştır. Pektoral kaslar dışında birçok kasın etkilendiği bildirilmesine karşın biceps braki kasının etkilendiği bildirilmemiştir. Poland sendromunun en çok kabul edilen patogenezi gestasyonel dönemde subklavyen arterde veya dallarında geçici kan akımının kesilmesidir. Biceps braki kasının arteri de subklavian arterin bir dalıdır. Sağ taraflı Poland sendromlu ve ipsilateral biseps braki kasının kısa başının hipoplazisi bulunan hastamızı sunmaktayız. Biseps braki kasının anomalilerinin Poland sendro-munun bir komponenti olabileceğini düşünmekteyiz.

16. 
İNTERAKTİF OLGU SUNUMU: Gebelik Döneminde Başarı ile Tedavi Edilen Ağır Yaygın İlaç Dirençli Tüberküloz Olgusu
INTERACTIVE CASE REPORT: A Successfully Treated Severe Case of Extensively Drug-Resistant Tuberculosis During Pregnancy
Mehmet Ünlü, Pınar Çimen, Gülsüm Arı, Mustafa Şevket Dereli
doi: 10.5505/respircase.2015.32932  Sayfalar 67 - 71
Yaygın ilaç dirençli tüberküloz artış gösteren bir global sağlık problemidir ve doğurganlık çağındaki kadınları da içeren genç erişkinleri etkilemektedir. Gebelik döneminde gelişen yaygın ilaç dirençli tüberküloz olgularının tedavisi hala tartışmalı olup geçmişte gebe hastalara terapötik abortus uygulaması önerilmiştir. Bu yazıda gebelik sonlandırılmadan başarı ile tedavi edilen yaygın ilaç dirençli bir tüberküloz olgusu sunulmuştur. Hasta sağlıklı bir bebek doğurmuş olup, tedavinin bitiminden 8 ay sonra relapsı işaret eden herhangi bir bulgusu da yoktur. Sonuç olarak, yaygın ilaç dirençli tüberküloz gebelikle birlikte başarı ile tedavi edilebilir bir hastalıktır ve bu durumdaki kadınların gebeliklerini devam ettirme şansı kendilerine tanınmalıdır.

DERLEME
17. 
Pulmoner Tüberküloz Tanı ve Tedavisinde Gecikmeler
Delays in the Diagnosis and Treatment of Pulmonary Tuberculosis
Gülbanu Horzum Ekinci, Osman Hacıömeroğlu, Adnan Yılmaz
doi: 10.5505/respircase.2015.25238  Sayfalar 72 - 78
Tüberküloz kontrol programlarının birincil amacı toplum içinde hastalığın yayılmasını ve aktif tüberküloz hastalarını olabildiğince erken saptayarak ve tedavi ederek tüberküloz insidansını azaltmaktır. Tüberküloz tanı ve tedavisindeki gecikmeler toplumda enfeksiyonun bulaşma süresinin uzamasına neden olur. Gecikmeler hasta gecikmesi, sağlık sistemi gecikmesi ve toplam gecikme olarak gruplandırılır. Bu yazıda akciğer tüberkülozunda gecikmelerin boyutu ve olası nedenleri tartışılmıştır.

LookUs & Online Makale