OLGU SUNUMU | |
1. | Bronkoplevral Fistülün Watanabe Tıkaçları ile Tedavisi Treatment of Bronchopleural Fistula with Watanabe Spigots Julia Fattore, David Ngo, Bruce French, Sultana Syeda, Jonathan Williamsondoi: 10.5505/respircase.2024.26986 Sayfalar 1 - 5 Bronkoplevral fistül (BPF), nekrotizan pnömoninin bilinen bir komplikasyonudur. BPF için ilk tedavi, plevral drenaj ve antimikrobiyal tedaviyi içerir. Cerrahi tedaviler konservatif tedavinin başarısız olduğu durumlarda kullanılmaktadır. Daha az invazif bir alternatif tedavi seçeneği olan endobronşiyal tıkaçlar fistülün problematik bronş düzeyinde oklüzyonunu sağlamak amaçlı kullanılabilmektedir. Bu olgu sunumunda MRSa pnömonisine sekonder gelişen ve plevral drenaj ve antimikrobiyal tedaviye rağmen devam eden sağ alt lob bronkoplevral fistülü olan 44 yaşında bir kadını sunuyoruz. İki bronş segmenti spigot ile oklüde edilerek, hastada klinik ve laboratuvar düzelme ile birlikte plevral boşluğun boyutunda önemli ölçüde bir azalma sağlandı. Bu yöntem iyileşmeyen bronkofistüllerin tedavisi için alternatif, uygun maliyetli ve minimal invazif bir yaklaşım olabilir. |
2. | Tek Seçenek Cerrahi mi? Rijid Bronkoskopi ile Çıkarılan Endobronşiyal Leiyomyom Is Surgery a Must? A Case of Endobronchial Leiomyoma Removed via Rigid Bronchoscopy Aytekin İdikut, Gamze Göktaş, Oğuz Karcıoğlu, Ziya Toros Selçukdoi: 10.5505/respircase.2024.02223 Sayfalar 6 - 8 Akciğer leiyomyomu oldukça nadir görülen ve genellikle uterusta leiyomyom veya miyomektomi öyküsü olan kadınlarda bronşa metastaz sonucu görülen benign lezyonlardır. Primer pulmoner leiyomyom, metastatik olana göre daha nadir görülmek ile beraber, öksürük ve nefes darlığı gibi şikayetler olması üzerine ya da insidental olarak akciğer görüntülemelerinde saptanabilmektedir. Lezyonun yapısı ve bronş mukozası ile ilişkisi, tedavi seçeneğinin belirlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Rijid bronkoskopi ile elektrokoterizasyon gibi endobronşiyal yöntemler kullanılması, daha az invazif olması nedeni ile cerrahiye üstünlük sağlayabilmektedir. |
3. | Bronkoskopi Sonrası Tek Taraflı Hemotimpanum: Olgu Sunumu ve Literatürün Gözden Geçirilmesi Unilateral Hemotympanum after Bronchoscopy: A Case Report and Review of the Literature Dorina Esendağlı, Polina Nezalzovadoi: 10.5505/respircase.2024.17037 Sayfalar 9 - 12 Orta kulakta kan varlığını ifade eden hemotimpanum, genellikle hava yollarında tanısal veya terapötik müdahaleler için yapılan bronkoskopi prosedürünün çok nadir bir komplikasyonudur. Bu yazıda ateş, hemoptizi ve sırt ağrısı ile başvuran ve akciğerin sağ orta lobunda kitle saptanan 45 yaşında bir erkek hasta sunulmuştur. Tanı amaçlı yapılan bronkoskopi işlemi sırasında hastada orta kulak basıncını artırabilecek aşırı öksürük vardı ve ilginç bir şekilde kulak yolundan kanama ile fark edilen sadece sağ kulak hemotimpanumu meydana geldi. Geçmişinde miringotomi girişiminin öyküsü olması, hakkında çok fazla şey bilinmeyen bir komplikasyona katkıda bulunan başka bir risk faktörü olabilir. Bu nadir komplikasyona dikkat çekiyoruz ve altta yatan patofizyoloji için ek risk faktörleri olabileceği ve ortaya çıkmaması için daha iyi öksürük baskılayıcı stratejilere ihtiyaç olduğunu öne sürüyoruz. |
4. | Küçük Ölçekli bir İşletmede Kümelenme. Pnömokonyoz Tanısı: Yazı mı Tura mı? Clustering in a Small Business. Diagnosis of Pneumoconiosis: Heads or Tails? Merve Demirci Atikdoi: 10.5505/respircase.2024.24993 Sayfalar 13 - 19 Meslek hastalıkları ve iş kazaları, iş sağlığı ve güvenliğinin (İSG) ardıl göstergeleridir. Belli alanlardaki kümelenmeler, İSG politikalarının bu noktalarda başarısız olduğunu göstermektedir. Meslek hastalıkları polikliniğine başvuran pnömokonyoz olguları arasında aynı refrakter beton fabrikasında bir kümelenme tespit edildi. Bu küçük ölçekli işletmede (KÖİ) çalışan toplam 22 mavi yakalı çalışanın 12'si (%54,5) pnömokonyoz tanısıyla takip ediliyordu. Bu KÖİ'de ilk olgu 2017 yılında tespit edilmiş ve iş yeri denetimlerinin ardından düzenli sağlık gözetimi başlatılmıştı. Maruz kalım süresi 4-22 yıl arasında değişmekle birlikte ortalama 8,5 yıldı. İzlemde (ortalama 3,5 yıl) her 3 olgudan 2'sinde progresyon saptandı. Özetle, bu işletmedeki mavi yakalı çalışanların pnömokonyoz olma olasılığı, işe başladıkları gün havaya attıkları paranın yazı ya da tura gelme olasılığından daha yüksekti. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde KÖİ'lerde İSG açısından daha ciddi sorunlar yaşanmaktadır. |
5. | İleri Retroviral Hastasında Akciğer Tümörünü Taklit Eden Pulmoner Mukormikozis Pulmonary Mucormycosis Mimicking a Lung Tumor in a Patient with Advanced Retroviral Disease Shuk Ching Chai, Khai Lip Ng, Nai Chien Huan, Wee Fu Gan, Diyana Abdullah, Kasuma Mohamed Nordindoi: 10.5505/respircase.2024.54154 Sayfalar 20 - 24 Pulmoner mukormikozis nadir bir hastalık olmakla birlikte immunsuprese hasta sayısının artması ile birlikte görülme sıklığı beklenilenden fazla olabilmektedir. Bu olgu sunumunda, öksürük ve nefes darlığı şikayetleri ile acil servise başvuran akut solunum yetmezliği nedeniyle entübe edilen ilerlemiş retroviral hastalığı olan bir erkek olgu sunuldu. Toraks bilgisayarlı tomografisinde sağ ana bronşta total oklüzyona yol açan endobronşial lezyon ile birlikte sağ apikal pnömotoraks mevcuttu. Fleksibl bronkoskopide tomografi ile uyumlu olarak sağ ana bronşu tamamen tıkayan endobronşiyal lezyon izlendi. Bronkoskopik biyopsi histopatolojik incelemesinde mukormikozis ile uyumlu mantar cisimcikleri görüldü. Posakonazol ile tedavi edilen hastada klinik ve radyolojik olarak tam iyileşme görüldü. |
6. | Diyaliz Kateterine Bağlı Septik Pulmoner Emboli Septic Pulmonary Embolism Due to Dialysis Catheter Mücahit Güleç, Muhammed İnanç, Ahmet Cemal Pazarlı, Handan İnonu Köseoğlu, Halil Ibrahim Yakar, Gökhan Aykundoi: 10.5505/respircase.2024.60251 Sayfalar 25 - 28 Septik pulmoner emboli herhangi bir enfeksiyon odağına ikincil olarak gelişen akciğer infiltrasyonları, ateş, göğüs ağrısı, öksürük gibi non spesifik akciğer semptomları ile karakterize bir hastalıktır. Konjenital kalp hastalığı, IV ilaç kullanımı, uzun süreli katater kullanımı gibi predispozan durumlarda, mikroorganizmaları içeren koagüle kanın sağ kalpten hematojen yolla akciğerlere yayılımı ile infarkt ve abse formasyonları oluşturmasıyla karakterize klinik bir tablodur. Diyaliz katater uygulamasına sekonder gelişen bir septik pulmoner emboli olgusu sunulmuştur. |
7. | Dosetaksel ve Paklitakselin Neden Olduğu Diffüz Parankimal Akciğer Hastalığı: İki Olgu Sunumu Assessment of Docetaxel- and Paclitaxel-Related Diffuse Parenchymal Lung Disease: Two Case Reports Gulcin Yilmaz, Hikmet Çoban, Mustafa Çolak, Merve Yumrukuz Şenel, Fuat Erel, Nurhan Sariogludoi: 10.5505/respircase.2024.87369 Sayfalar 29 - 33 Dosetaksel ve paklitaksel (taksan grubu) kullanımına bağlı olarak literatürde, hipersensitivite pnömonisi, intersitisyel pnömoni ve organize pnömoni geliştiği bildirilmiştir. Bu grup hastalıklar diffüz parankimal akciğer hastalıkları içinde ele alınmakta olup bu hastalıklar arasında klinik ve radyolojik olarak geçişkenlik olabilmektedir. Taksan grubu tedavisine sekonder gelişen diffüz parankimal akciğer hastalıkları nadir görülür fakat ciddi ölümcül sonuçları olmaktadır. Tanıda gecikme ve geç tedaviye başlama kötü prognoza neden olmaktadır. Akciğer tutulumu olduğu anda ilaç tedavisi kesilmeli ve kortikosteroid tedavi başlanmalıdır. Bu yazıda, iki farklı olgu ile taksol kullanımına bağlı gelişen diffüz parankimal akciğer toksisitesi literatür bilgileri eşliğinde sunulmuştur. |
8. | İlaçlara Bağlı Olarak Gelişen Diffüz Alveoler Hemoraji: İki Olgu Sunumu Diffuse Alveolar Hemorrhage Due to Drugs: Two Case Reports Sümeyra Kaplan, Ceyda Anar, Muzaffer Turan, Bunyamin Sertogullarindandoi: 10.5505/respircase.2024.93823 Sayfalar 34 - 38 Antikoagülan olarak inhale anestezik sevofluran ve varfarin kullanımına bağlı yaygın alveoler kanama (DAH) gelişen iki olguyu sunmayı amaçladık. Hastanın ilki apandisit nedeniyle genel cerrahiye başvuran 32 yaşında bir erkekti. Ameliyat sonunda ani hipoksemi ve kanama tespit edildi. Akciğer grafisinde bilateral diffüz alveoler infiltratlar görüldü. Postoperatif dönemde serum hemoglobin seviyesinde düşüş gözlendi. Beşinci günde hipoksemi düzeldi ve akciğer grafisinde alveolar infiltratlar kayboldu. İkinci olgumuzda atriyal fibrilasyon nedeniyle coumadin kullanılmış olup, acil servise hemoptizi şikayeti ile başvuran hastanın INR değeri 12.6 idi. Hastaya intramusküler K vitamini verildi. Beşinci günde radyolojik olarak akciğer infiltratlarında gerileme gözlendi. Her iki ilaca bağlı DAH yaygın olmasa da erken tanı ve tedavi hayat kurtarıcı olabilir. |
9. | İnguinal Lenf Nodu Tutulumu ile Seyreden Pulmoner Langerhans Hücreli Histiyositoz: Olgu Sunumu Pulmonary Langerhans Cell Histiocytosis Proceeding with Inguinal Lymph Node Infiltration: A Case Report Cem Açar, Ülkü Aka Aktürk, Serda Kanbur Metindoi: 10.5505/respircase.2024.34735 Sayfalar 39 - 44 Langerhans hücreli histiyositoz (LHH); CD1a/S100/Langerin proteinlerine sahip dendritik hücrelerin klonal neoplastik çoğalması ile karakterize miyeloproliferatif bir hastalıktır. LHH gelişiminde; bozulmuş miyeloid hücre diferansiasyonuna yol açan, hücre sinyalizasyonunda rol alan MAP kinaz yolağında uygunsuz aktivasyona neden olan BRAF V600E mutasyonu rol almaktadır. Hastalığın erişkin yaş grubundaki insidansı milyonda 2 olarak bildirilmiştir. LHH, çoğu organı etkilemekle birlikte kemik en sık tutulum yeridir. Akciğer, cilt, merkezi sinir sistemi tutulumları görülebilmektedir. İzole akciğer tutulumu (pulmoner LHH) çoğunlukla 20-40 yaş arası genç erişkenlerde görülmektedir ve %90'ından fazlasında sigara öyküsü bulunmaktadır. Bu olgu sunumunda radyolojik olarak her iki akciğerde mikronodüler infiltrasyonlar ile başvuran bir bir pulmoner LHH olgusu ve klinik-radyolojik takibindeki süreçten bahsedilmiştir. |
10. | Bilateral Pulmoner Arter Anevrizmasi ile Seyreden Behçet Olgusu A Case of Behcet's Disease with Bilateral Pulmonary Artery Aneurysm Şehmus Işık, Tarık Kılıç, Hadice Selimoğlu Şendoi: 10.5505/respircase.2024.71224 Sayfalar 45 - 47 Behçet Hastalığı, tekrarlayan ağrılı oral ülserler ile karakterize ve küçük, orta, büyük çaplı damarları tutan otoinflamatuar bir hastalıktır. Patogenezi net olarak bilinmemekle birlikte, T hücrelerin antijenlere karşı aşırı duyarlılığı patogenezde önemli rol oynamaktadır. T hücrelerinin aşırı aktivasyonu, IFN-gama ve TNF-alfa gibi proinflamatuvar sitokinlerin miktarında artışa yol açar. Bu sitokinler de Behçet Hastalığındaki semptomlardan sorumludur. Başlıca klinik tutulumlar mukozal lezyonları, cilt lezyonları ve oküler lezyonlardır. Minör tutulumlar ise eklem tutulumu, nörolojik tutulum, gastrointestinal tutulum, vasküler tutulum ve pulmoner tutulumdur. Vasküler tutulum ve pulmoner tutulum en nadir ancak en mortal seyreden klinik prezentasyonlardandır. Bilateral pulmoner arter anevrizması literatürde nadir görüldüğünden olgumuz sunulmuştur. |
11. | Boğulmaya Bağlı Kardiyojenik Olmayan Akciğer Ödeminin Tanısında POCUS'un Faydası: Olgu Sunumu Utility of POCUS in the Diagnosis of Drowning-related Noncardiogenic Pulmonary Edema: A Case Report İsmail Erkan Aydın, Nalan Kozacidoi: 10.5505/respircase.2024.15679 Sayfalar 48 - 52 Boğulma sonucu, nonkardiyojenik pulmoner ödem, akut solunum sıkıntısı sendromu ve pnömoni gibi solunum komplikasyonları sıklıkla görülmektedir. Denizde boğulma sonucu kardiyopulmoner arrest olarak acil servise getirilen 37 yaşındaki erkek hastanın özgeçmişinde ek hastalık yoktu. Kardiyopulmoner resüsitasyonun 12. dakikasında spontan dolaşım geri döndü. Yatak başı yapılan nokta bakım ultrasonunda (POCUS) sağ akciğer 2. 3. 4. 5. 6 zonda ve sol akciğerde 3. 4. 5. 6. zonda ağırlıklı olmak üzere multiple ve confluent B çizgileri, plevral çizgide düzensizlik, A çizgilerinde kaybolma, subplevral hypoecoik alan görüldü. POCUS bulgularına göre ventilatör modu ve ayarları düzenlendi. POCUS acil servislerde, boğulmaya bağlı nonkardiyojenik pulmoner ödemin tanısında ve bu hastaların yönetiminde güvenle kullanılabilir. |
12. | Epiteloid Tip Malign Plevral Mezotelyoma'nın Nadir Prezentasyonu: Tekrarlayan Pnömotoraks Rare Manifestation of Epithelioid Type Malignant Pleural Mesothelioma: Recurrent Pneumothorax Irmak Akarsu, Elgun Valiyev, Tuğba Körpeoğlu, Şevki Mustafa Demiröz, Nalan Akyürekdoi: 10.5505/respircase.2024.82957 Sayfalar 53 - 57 Malign plevral mezotelyoma (MPM), yılda yaklaşık 20.000 ölüme neden olan nadir ve agresif bir tümördür. En sık görülen semptomlar göğüs ağrısı, nefes darlığı, öksürük ve kilo kaybıdır. Radyolojik incelemeler genellikle plevral kalınlaşma ve plevral efüzyonu ortaya koyar ancak hastalık nadiren spontan pnömotoraks veya hidropnömotoraksla da ortaya çıkabilir. Bu olgu sunumunda tekrarlayan pnömotoraks atakları ve uzamış hava kaçağı olan 57 yaşındaki erkek hastada video torakoskopik (VATS) inceleme ve biyopsi ile tanı alan epiteloid tip MPM sunulmaktadır. MPM'ye özgü herhangi bir semptom veya görüntüleme bulgusu olmasa da tekrarlayan pnömotoraks atağı geçiren yaşlı hastalar asbest maruziyeti açısından sorgulanmalı ve ayırıcı tanıda MPM akılda tutulmalıdır. |
13. | Konjenital Pulmoner Havayolu Malformasyonu Zemininde Gelişen Mezenkimal Tümör Ol-gusu A Case of Mesenchymal Tumor Developing on the Background of Congenital Pulmonary Airway Malformation Tarık Kılıç, Şehmus Işık, Hadice Selimoğlu Şendoi: 10.5505/respircase.2024.24482 Sayfalar 58 - 61 Konjenital pulmoner havayolu malformasyonu nadir görülen ve akciğerin gelişimsel bir anomalisidir. Stocker tarafından sınıflandırılmış olup beş tipe ayrılmıştır. Genellikle, prenatal rutin ultrasonografi sayesinde tanı bu dönemde konur. Ancak bazı olgular asemptomatik seyrettiği için ileri yaşa kadar tanı almayabilir. Klinik olarak, nefes darlığı, siyanoz ve yenidoğan döneminde respiratuar distress ile prezente olabilir. İleri yaşta tekrarlayan enfeksiyonların nedeni olabilir. Malign transformasyon literatürde tanımlanmış bir antitedir. Olgumuz hem ileri yaşta tanı almış olması hem de mezenkimal tümör gelişimi nedeniyle literatüre katkı sağlamak için sunuldu. |
14. | Situs Ambigous’lu Primer Siliyer Diskinezi Olgusu A Case of Primary Ciliary Dyskinesia Syndrome with Situs Ambiguous Deniz Bilici, Coşkun Doğan, Elif Yilmaz Gulec, Hatice İrem Uzundoi: 10.5505/respircase.2024.89106 Sayfalar 62 - 66 Primer siliyer diskinezi (PSD) nadir görülen, otozomal resesif geçişli, siliyer fonksiyon bozukluğu sonucu gelişen, etkilenen sisteme göre değişen klinik bulgular ile karşımıza çıkan bir hastalıktır. PSD ile birlikte situs anomalileri sık görülür. Olguların yaklaşık yarısı situs inversus totalis ile birlikte iken, nadir görülen bir situs anomalisi olan situs ambiguousun eşlik etmesi az rastlanılan bir durumdur. Nadir görülmesi sebebi ile situs ambiguouslu PSD olgusunu paylaşıyoruz. |