e-ISSN 2147-2475
Cilt : 8 Sayı : 3 Yıl : 2024

Hızlı Arama




RESPIRATORY CASE REPORTS - Respir Case Rep: 8 (3)
Cilt: 8  Sayı: 3 - Ekim 2019
OLGU SUNUMU
1.
İmmünkompetent Bir Hastada Masif Yaygın Tüberküloz: Endemik Bir Ülke Endonezya'dan Erken Tanı ve Ampirik Tedavi Yaklaşımı (Olgu Sunumu ve Literatür Değerlendirmesi)
Massive Disseminated Tuberculosis in an Immunocompetent Patient: Early Diagnostic and Empiric Treatment Approach from an Endemic Country: Indonesia (A Case Report and Literature Review)
Allen Widysanto, Audrey Suryani Soetjipto, Nata Pratama Lugito
doi: 10.5505/respircase.2019.09825  Sayfalar 86 - 93
Tüberküloz (TB), yüzyıllardır bu hastalığı yenmek için verilen çabalara rağmen hala yaygındır. Endonezya, sağlık hizmetlerine; özellikle de yüksek derecede duyarlı ve spesifik moleküler araştırmaya erişime eşit olmayan bir dağılımıyla, dünyadaki toplam TB yükünün en yüksek olduğu üçüncü ülkedir. Enfeksiyonun kontrol altına alınması için hızlı ve doğru TB tanısı çok önemlidir. ARB smear testi (balgam yayma), kolayca erişilebilir ve uygun maliyetli bir testtir. Ancak, bazı eksiklikleri vardır. Akciğer, perikardiyal, peritoneal, utero-over, genitoüriner ve dalak tutulumu ile ikinci basamak bir sağlık tesisine başvuran, öncesinde sağlıklı 23 yaşındaki Endonezyalı bir kadında, ARB yayma negatif dissemine tüberküloz (TB) saptadığımız olguyu sunuyoruz. Klinisyen, hastanın kliniği ve hastalığın endemik epidemiyolojisini göz önüne alarak, pozitif mikrobiyoloji ve tanısal biyopsi sonucu olmadan anti-tüberküloz tedavisine başlamayı tercih etti. Anti-tüberküloz tedavinin başlanmasından 2 ay sonra ortaya çıkan pozitif mikobakteriyel kültür ile tanı doğrulandı. Ayrıca, diğer ülkelerden bildirilen 20 adet immünokompetan dissemine tüberkülozuları da inceledik.
Tuberculosis is still rampant, despite the centuries of efforts to conquer it. Indonesia is host to the third highest TB burden in the world, with an uneven distribution of health care access, and especially to highly sensitive and specific molecular investigations. Rapid and accurate TB diagnosis is crucial for the control of the infection. An AFB smear test is easily accessed and is cost-effective, although there are a number of shortcomings with the approach. We report here on a case of negative acid-fast bacilli (AFB) smear disseminated tuberculosis (TB) in a previously healthy 23-year-old Indonesian female who presented to a secondary care facility with pulmonary, pericardial, peritoneal, utero-ovarian, genitourinary and splenic involvement. The clinician chose to start anti-tuberculosis therapy without a positive microbiology and biopsy for bacterial load containment purposes, considering also the patient’s clinical and endemic epidemiology. The diagnosis was confirmed with a positive mycobacterial culture after the initiation of anti-tuberculosis therapy. In the present study, we also review the diagnosis of 20 other cases of disseminated tuberculosis reported in other countries.

2.
Tedaviye Dramatik Yanıt Veren Akut İdyopatik Nonspesifik Pnömoni Olgusu
A Case of Acute Idiopathic Non-specific Pneumonia with Dramatic Response to Treatment
Gulsah Gunluoglu, Fatma Esra Günaydın, Halide Nur Urer, Nurdan Kalkan, Nurdan Şimşek Veske, Sedat Altın
doi: 10.5505/respircase.2019.52296  Sayfalar 94 - 98
Nonspesifik interstisyel pnömoni (NSİP), idiopatik interstisiyel pnömonilerin bir formudur. Spesifik histolojik paternini, değişken derecelerde alveolar duvar inflamasyonu veya fibrozis eşlik eden temporal uniform lezyonlar oluşturur. Organize komponent değişik derecelerde bulunabilir ve histolojik olarak organize komponentin varlığı NSİP tanısını dışlatmaz. Akut solunum yetmezliği NSİP'te nadir görülür. Radyolojik olarak yaygın konsolidasyon bulguları ve akut solunum yetmezliği tablosunda kliniğimize başvuran kadın hastaya, cerrahi akciğer biyopsisi yapılmış ve organize pnömoni komponentli NSİP tanısı konmuştur. Steroid tedavisine hızlı cevap gözlenmiş ve klinik bulgular dramatik olarak düzelmiştir. Organize pnömoni komponentili idiopatik NSİP olgularının solunum yetmezliği ile başvurabileceklerini ve hızlı tanı ve tedavinin bu hastalardaki önemini vurgulamak amacıyla olgumuzu sunuyoruz.
Non-specific interstitial pneumonia (NSIP) is a form of idiopathic interstitial pneumonia with a specific histological pattern involving varying degrees of alveolar wall inflammation or fibrosis, and with a temporal uniformity of lesions. The organized component can be found at different degrees, and the presence of a histologically organized component does not exclude a diagnosis of NSIP. Acute respiratory failure is rare in NSIP. A female patient who presented to our clinic with radiological findings of widespread consolidation and acute respiratory failure was diagnosed with NSIP with organized pneumonia through a surgical lung biopsy. The patient responded rapidly to steroid therapy, and the clinical findings improved dramatically. We present our case in order to emphasize the importance of treatment in the event of respiratory failure in idiopathic NSIP with organized pneumonia, and recommend rapid diagnosis and treatment.

3.
Kronik Konstipasyonun Nadir bir Komplikasyonu: Lipoid Pnömoni
A Rare Complication of Chronic Constipation: Lipoid Pneumonia
Berna Duman, Ali Vefa öztürk, Ipek Coban, Tugba Cosgun, Alper Toker, Levent Dalar
doi: 10.5505/respircase.2019.40326  Sayfalar 99 - 102
Lipoid pnömoni nadir görülür. Özellikle yaşlılarda kronik konstipasyon amacı ile kullanılan mineral yağlarda aspirasyon riski vardır. Burada zeytinyağı aspirasyonu sonucu gelişen lipoid pnömoni olgusu anlatılmaktadır.Yetmiş yaşında erkek hasta iki aydır devam eden öksürük, balgam şikayetleri ile başvurdu.Toraks BT’de sağ akciğer alt lob posterior segmentte ve sağ orta lobda yaygın buzlu cam dansiteleri saptandı.Nonspesifik antibiyoterapiden bir ay sonra çekilen Toraks BT’de orta lobda bulguların sebat ettiği görüldü. Sağ orta lobdan bronkoalveolar lavaj yapıldı. ARB, nonspesifik kültür, mantar ve sitoloji incelemeleri tanıya ulaştırmadı. Yeni toraks BT’de sağ orta lobda volüm kaybının geliştiği görüldü. Tanı ve tedavi amaçlı sağ orta lobektomi yapıldı. Patolojik incelemesi lipoid pnömoni ile uyumlu bulundu. Tekrar sorgulandığında kronik konstipasyonu için hergün sekiz yemek kaşığı zeytinyağı içtiği öğrenildi. Buzlu cam infiltrasyonu olan olgularda lipoid pnömoni akılda bulundurulmalıdır. Özellikle çocuklarda, yaşlılarda, reflü, yutma güçlüğü veya nörolojik hastalığı olan kişilerde laksatif amaçlı mineral yağ kullanımı bıraktırılmalıdır.
Lipoid pneumonia is a rare lung disease. Consuming mineral oils for the specific treatment of chronic constipation can lead to aspiration. Herein, a case of lipoid pneumonia is presented resulting from the consumption of olive oil to treat constipation. A 70-year-old male referred with a cough and sputum expectoration. A patchy ground glass opacity was noted in right lower lobe posterobasal segment and the middle lobe in a thoracic computerized tomography (CT). The findings persisted in the middle lobe after broad spectrum antibiotherapy. An examination of the bronchoalveolar lavage fluid was inconclusive. A loss of volume was noted in the middle lobe in a new CT. A middle lobectomy was carried out, and the pathological examination revealed lipoid pneumonia. Under deep questioning, the patient disclosed that he consumed olive oil every morning for chronic constipation. Lipoid pneumonia can be an alternative diagnosis for ground glass opacities. Consuming mineral oil should be avoided, especially in the elderly and children, and in patients with impaired swallowing, reflux or neurological disorders.

4.
Pnömotoraks Aspergilloma Nedeni Olabilir mi?
Can Pneumothorax be the Cause of Aspergilloma?
Onur Derdiyok, Levent Alpay, Volkan Baysungur
doi: 10.5505/respircase.2019.34713  Sayfalar 103 - 106
Spontan pnömotoraksın cerrahi tedavisinde bülektomi ve plörodezis genellikle kullanılmaktadır. Bullektomi ve plöredez nüksü önlemek için birlikte uygulanır. Bununla birlikte, plöredez göğüs duvarı ve büllöz akciğer neovaskülarizasyonuna neden olduğunda, özellikle apikal bölgede uygulanır. Ancak, ortaya çıkan steril alan, Aspergillus gibi birçok karmaşık klinik problemle sonuçlanabilir. Bu çalışmada, 7 yıl önce yapılan tüp torakostomi sonrası, sağ hemitoraksın steril alanından kaynaklanan aspergillomaya bağlı hemoptizi komplikasyonları nedeniyle sağ üst lobektomi yapılan olgumuzu sunuyoruz.
Bullectomy and pleurodesis are frequently used for the surgical treatment of spontaneous pneumothorax. Bullectomy and pleurodesis are combined to prevent recurrence, but when pleurodesis causes chest wall and bullous lung neovascularization, it is applied particularly to the apical region. The resulting sterile area, however, may lead to many complex clinical problems, such as aspergillus. In the present study we present a case who underwent a right upper lobectomy due to hemoptysis complications related to aspergilloma, arising from the sterile space in the right hemithorax after a tube thoracostomy performed 7 years previously.

5.
Pulmoner İğ Hücreli Sarkomatoid Karsinom: Olgu Sunumu
Pulmonary Spindle Cell Sarcomatoid Carcinoma: A Case Report
Nesrine Fahem, Ahmed Ben Saad, Rania Kaddoussi, Manel Njima, Asma Migaou, Saoussen Cheikh Mhamed, Samah Joobeur, Naceur Rouatbi
doi: 10.5505/respircase.2019.26539  Sayfalar 107 - 110
Primer akciğer sarkomatoid karsinomu (SC) bir nadir görülen maling tümörlerden olup iğ hücreli SC, bu histolojik kategorinin bir alt türünü temsil eder. Literatürde sadece birkaç olgu bildirilmiştir. Tedavi ve prognoz, pulmoner SC için net olarak belirlenmemiştir. Burada, bilgisayarlı toraks tomografide (BT) sol apikal kitle saptanan ve göğüs ağrısı araştırması yapılan 40 yaşındaki bir hastayı sunuyoruz. BT eşliğinde yapılan akciğer biyopsisi ve immünhistokimya inceleme sonunda hastaya iğ hücreli SC tanısı kondu. Radyo-kemoterapi uygulandı. Başlangıçta kısmi bir cevap alınmakla beraber sonra bir tümör progresyon gösterdi.
Primary lung sarcomatoid carcinoma (SC) is a rare malignant tumor, with spindle-cell SC representing one subtype of this histological category, only few cases of which have been reported in literature. The treatment and prognosis of pulmonary SC have yet to be clearly determined. Herein we report on the case of a 40-year-old patient with a complaint of chest pain who was found to have a left apical mass in a chest computed tomography (CT). CT-guided lung biopsy and immunohistochemistry confirmed the diagnosis of spindle-cell SC. After radio-chemotherapy, the patient showed an initial partial response and then tumor progression.

6.
Primer Pulmoner Leiyomyosarkom: Olgu sunumu
Primary Pulmonary Leiomyosarcoma: A Case report
Ilgin Timarci, Gülistan Karadeniz, Gulru Polat, Fatma Demirci Üçsular, Görkem Vayısoğlu Şahin, Enver Yalnız, Nur Yücel
doi: 10.5505/respircase.2019.79847  Sayfalar 111 - 114
Leiyomyosarkom düz kaslardan köken alan malign mezenkimal tümördür. Sıklıkla uterus, retroperitonium ve intraabdominal bölgeden kaynaklanırken primer pulmoner kökenli olarak da görülmektedir. Kırk üç yaşında, nefes darlığı yakınması ile başvuran primer pulmoner leiyomysarkom tanısı konan kadın hasta nadir görülmesi nedeniyle sunulmuştur.
Leiomyosarcoma is a malignant mesenchymal tumor originating from smooth muscle, and frequently from the uterus, retroperitoneum and intraabdominal region, and is of primary pulmonary origin. We present the rare case of a 43-year-old female patient with primary pulmonary leiomyosarcoma who was admitted with shortness of breath.

7.
Yetişkinde Mediastinal Kistik Higroma: Olgu Sunumu
Adult Mediastinal Cystic Hygroma: A Case Report
Hulya Dirol, Fatma Deniz, Aykut Cilli, Levent Dertsiz
doi: 10.5505/respircase.2019.00921  Sayfalar 115 - 118
Kistik higroma, lenfatik sistemin nadir görülen konjenital bir malformasyonudur ve genişlemiş ve sıvı dolu lenfatik damarlardan oluşur. Oluşum sırasında lenfatik sistemde meydana gelen tıkanma nedeniyle geliştiği varsayılmaktadır. Çoğu boyunda bulunur, ancak aksilla ve mediastende de bulunabilirler. Erişkinlerde izole mediastinal kistik higroma çok nadir görülen bir patolojidir. Tam cerrahi eksizyon, tercih edilen tedavi yöntemidir. Yüksek nüks oranları nedeniyle inkomplet eksizyon yerine lezyon ve çevresindeki dokunun tamamen rezeke edildiği komplet eksizyon tercih edilir. Eksizyonun imkansız olduğu durumlarda radyoterapi, aspirasyon, sklerozan enjeksiyonu, sistemik kemoterapi ve interferon-α gibi diğer tedavi yöntemleri uygulanabilir. Burada, tesadüfen saptanan bir mediastinal kistik higroma olgusunu ve tam rezeksiyondan sonra 4 yıllık takip sonuçlarını sunuyoruz.
Cystic hygroma is an uncommon congenital malformation of the lymphatic system that is composed of dilated and fluid-filled lymphatic vessels. It is thought to occur due to a blockage in the lymphatic system during the developmental stage. Most are located in the neck, although they can also present in the axilla and mediastinum. Isolated mediastinal cystic hygroma is a very rare pathology in adults, with complete surgical excision being the treatment of choice. The lesion and the surrounding tissue must be fully resected due to the high recurrence rates associated with incomplete resections. In cases where a total excision is impossible, radiotherapy, aspiration, sclerosing injections, systemic chemotherapy and interferon-α are the other treatment options. Here, we report on a case with an incidentally detected mediastinal cystic hygroma, presenting the results of a four-year follow up after a complete resection.

8.
Bronkopulmoner 'Psödo' Sekestrasyon
Bronchopulmonary 'Pseudo' Sequestration
Nur Erik, Şeyma Başlılar, Sedef Kaya, Bengü Şaylan
doi: 10.5505/respircase.2019.33603  Sayfalar 119 - 122
Bronkopulmoner sekestrasyon terimi geniş bir bronkopulmoner vasküler malformasyon spektrumunu içerir. Çölyak arterin dalından kanlanan, normal sağ akciğer alt lobu olan asemptomatik bir olguyu sunuyoruz. Yirmi üç yaşında asemptomatik, sigara içmeyen, erkek askeri personel rutin sağlık kontrolü için başvurdu. Kontrastlı toraks bilgisayarlı tomografisinde (BT) sağ akciğer alt lobun kanlanmasını çölyak arterden aldığı tespit edildi. Konjenital bronkopulmoner psödosekestrasyon olarak değerlendirildi ve solunum semptomu olursa başvurması önerildi. Bronkopulmoner sekestrasyon tanımı Pryce tarafından yapılmış ve üç grupta toplanmıştır. Tip I: Normal bir akciğer lob/segmentinin anormal sistemik kanlanmasının olması, Tip II: Akciğerden bağımsız olan akciğer dokusu ve komşu normal akciğerin anormal sistemik kanlanmasının olması, Tip III: Normal trakeobronşiyal sistemden bağımsız olan işlevsiz akciğer dokusunun anormal sistemik kanlanmasının olmasıdır. Daha sonra Pryce Tip I sekestrasyon 'psödosekestrasyon' olarak adlandırılmıştır. Konjenital psödosekestrasyon en sık alt loblarda görülür ve kanlanma desendan torasik aorta, çölyak arter veya abdominal aortanın bir dalından kaynaklanır. Tanıda BT en iyi yöntemdir.
The term “pulmonary sequestration” refers to a wide spectrum of bronchopulmonary vascular malformations. In this case report, we present an asymptomatic case with a normal right lower lobe supplied by a branch of the celiac artery. A 23-year-old male member of the military applied for a periodical physical examination. A thorax computerized tomography (CT) scan revealed a normal right lung volume, although the right lower lobe received its blood supply from the celiac artery. A diagnosis of a congenital pseudosequestration was made, and the patient was advised to seek treatment should pulmonary symptoms develop. Bronchopulmonary sequestration was first described by Pryce, who distinguished between three types of developmental abnormality: Type I: A normal lung with anomalous systemic arterial supply, Type II: An anomalous artery supplying a disconnected lung and an adjacent normal lung, and Type III: A nonfunctional and abnormal lung with systemic arterial blood supply. Later, the Pryce Type I sequestration was renamed ‘pseudosequestration’. Congenital pseudosequestration is usually seen the in the lower lobes, and anomalous systemic blood supply arises from the descending thoracic aorta, celiac trunk or abdominal aorta. CT is the best diagnostic method.

9.
Trakeal Bronş: Nadir Bir Anomali
Tracheal Bronchus: A Rare Anomaly
Mesut Özgökçe, Fatma Durmaz, Ensar Türko, Muhammed Bilal Akıncı
doi: 10.5505/respircase.2019.08760  Sayfalar 123 - 125
Trakea ya da ana bronşlardan köken alan dallanma anomalileri nadirdir. Trakeal bronş da bu anomalilerden biridir. Genellikle semptomsuzdur. Tanı genellikle başka nedenle çekilen bilgisayarlı tomografi veya bronkoskopi ile konur. Bronşial anatominin radyolog tarafından tanınıp ortaya konması olası girişimsel işlemlere rehberlik yapması açısından önemlidir. Biz de trakeal bronş tanısı alan olgumuzu nadir görülmesi nedeniyle, bigisayarlı tomografi bulguları ile beraber, literatür eşliğinde sunmayı amaçladık.
Abnormal bronchi originating from the trachea or main bronchi are rare anomalies, with one of the most significant of these abnormalities being tracheal bronchus. It is usually asymptomatic, and is usually diagnosed from a computed tomography or bronchoscopy made for another reasons. The bronchial anatomy is recognized by the radiologist in order to guide possible interventions. In this case report we present a particularly rare case of tracheal bronchus, with the computed tomography findings and accompanying literature.

YAZAR İNDEKSI
10.
Yazar İndeksi
Author Index

Sayfalar 126 - 127
Makale Özeti |Tam Metin PDF

HAKEM İNDEKSI
11.
Hakem İndeksi
Reviewer Index

Sayfa 128
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale