e-ISSN 2147-2475
Cilt : 5 Sayı : 3 Yıl : 2024

Hızlı Arama




RESPIRATORY CASE REPORTS - Respir Case Rep: 5 (3)
Cilt: 5  Sayı: 3 - Ekim 2016
OLGU SUNUMU
1.
Dental köprü aspirasyonu ve tanısal zorluklar
Aspiration of a dental bridge: a diagnostic challenge
Petar Jovan Avramovski, Maja Petar Avramovska, Kosta Sotiroski, Aleksandar Sikole
doi: 10.5505/respircase.2016.87609  Sayfalar 151 - 156
Metal-seramik diş köprüsünün kazara aspirasyonu çok seyrek olmamasına rağmen, literatürde bildirilen olgu sayısı sınırlıdır. Hava yoluna kaçan yabancı cisimler, larinks, trakea ve bronşlara yerleşmektedirler. Aspirasyon sırasında rastlanan en erken semptomlar, boğucu öksürük ve hırıltı iken, geç dönem komplikasyonları ise apse ve pnömoni olmaktadır. Yetmiş üç yaşında Makedon bayan hasta, akut ve sürekli bir öksürük, nefes darlığı ve hem inspiratuvar hem de ekspiratuvarda duyulan hırıltı yakınmaları ile acil servisimize başvurdu. Oskültasyonda, akut asım atağını taklit eden şekilde, sağda solunum seslerinde azalma saptandı. Radyolog, akciğer grafisinde sağ bronş sisteminde metalik bir yabancı cisim olduğunu belirledi. Tomografide, dörtlü yapıda metalik bir cismin sağ alt lob bronşunda olduğu görüldü. Hızlı ve uygun zaman içerisinde yapılan bronkoskopik müdahale ile hasta ciddi bir cerrahi girişimden kurtarılmış oldu.
Although accidental aspiration of metal ceramic bridge is not uncommon, the number of cases reported in the literature is limited. Airway foreign bodies can become lodged in the larynx, trachea, and bronchus. The earliest symptoms which commonly appear during aspiration include coughing, chocking, and wheezing including long-term complications, such as lung abscess and pneumonia. A 73-year-old Macedonian female due to acute onset of incessant cough, dyspnea and an inspiratory and expiratory wheeze was admitted to our emergency department. Auscultation findings showed right-sided weakened vesicular breathing, closely mimicking an acute asthma exacerbation. Based on chest X-ray findings, the radiologist described a metallic foreign body (MFB) in the right bronchus. Using a computed tomographic (CT) scan, we confirmed 4-unit crown MFB position in the right lower lobe bronchus. Rapidly and timely intervention by bronchoscopy saved the patients from extensive reconstructive surgery.

2.
Penil Sarkoidoz: Nadir ilk tutulum
Penile Sarcoidosis: A Rare Initial Manifestation
Sibel Doruk, Eyüp Sabri Uçan, Faruk Doğan, Funda Taşlı, Hasan Umut Kantarcı, Gülistan Karadeniz, Kemal Can Tertemiz
doi: 10.5505/respircase.2016.53765  Sayfalar 157 - 160
Sarkoidozis genitoüriner sistemin nadiren tutulduğu sistemik bir hastalıktır ve penis tutulumu ise genitoüriner sarkoidoz olguları arasında çok daha nadir görülür. Bu makalede penis sarkoidozu tanısı konulan ve takip edilen iki olgu literatür eşiliğinde sunulmuştur. İlk olgu üroloji kliniğine peniste kaşıntı ve ağrı yakınması ile başvurmuştu ve bu yakınmaları nonspesifik antibiyotik tedavi ile gerilememişti. Biyopside nonkazifiye granülomatöz inflamasyon izlendi. Herhangi bir sistemik ve solunumsal yakınması yoktu. Lokal kortikosteroid tedavi verildi. İkinci olgu da üroloji kliniğine peniste nodül yakınması ile başvurmuştu ve nodül eksize edilmişti. Biyopsi örneğinde dermisde multinukleer dev hücreler ve granülomlar izlendi. Nefes darlığı, hırıltı ve terleme yakınması olan hastaya sistemik prednizolon tedavisi başlandı. İki olgunun da yakınmaları uygulanan bu tedaviler ile düzeldi.
Sarcoidosis is a multi-systemic disease and genitourinary involvement is rarely seen. Penile involvement is even rarer among genitourinary sarcoidosis. In this article, we present two cases of penile sarcoidosis. The first case was admitted to our urology clinic with penile itching and pain and his symptoms did not improve with non-specific antibiotic therapy. In biopsy, non-caseified granulomatous inflammation was detected. He did not have any systemic and pulmonary compliant. The second case was admitted to our urology clinic with penile nodules and nodules were excised for diagnosis. In dermis biopsy, multiple multi-nuclear giant cells and granulomas were detected. He had shortness of breath, wheezing, and sweating. He was treated with systemic prednisolone. Both cases were successfully treated with pharmacological treatments.

3.
Yangın ve Yangın Söndürücü Maruziyeti Sonrasında Gelişen Pulmoner Alveolar Proteinozis ve Trakeal Stenoz
Pulmonary Alveolar Proteinosis and Tracheal Stenosis After Exposure to Fire and Fire Extinghuisher
Mustafa Çörtük, Elif Tanrıverdi O, Kenan Abbaslı, Mehmet Akif Özgül, Erdoğan Çetinkaya
doi: 10.5505/respircase.2016.36854  Sayfalar 161 - 164
Pulmoner alveoler proteinozis (PAP) nadir bir hastalıktır. PAP alveollere aselüler sürfaktan lipidlerin ve proteinlerin birkimi ile karakterizedir. İdiyopatik PAP bütün PAP olgularının %90’ını oluşturur. Sekonder PAP ise insektisitlerle, silika gibi inorganik tozlara, hematolojik malignitelere, insan immün yetmezlik virüs infeksiyonuna, leflunomide, toksik gaz inhalasyonuna, alüminyum ve metal oksit içeren endüstriyel tozlara sekonder gelişebilir. Biz de yangın ve yangın söndürücü maruziyeti sonrası gelişen pulmoner alveolar proteinozis ve trakeal stenoz olgusu sunduk.
Pulmonary alveolar proteinosis (PAP) is a rare disease characterized by the accumulation of acellular surfactant lipids and proteins within the alveoli. Idiopathic PAP accounts for about 90% of all patients. Secondary PAP factors include insecticides, inorganic dusts such as silica, hematological malignancies, Human Immunodeficiency Virus infection, leflunomide, toxic gas inhalation, various industrial exposures to aluminum- and metal oxide-containing dusts and clinical conditions. Herein, we present a case of pulmonary alveolar proteinosis and tracheal stenosis secondary to exposure to fire and fire extinguisher.

4.
Arı sokması sonrası yetişkin solunum sıkıntısı sendromu
Adult respiratory distress syndrome after a wasp sting
Ahmet Arisoy, Hilmi Demirkiran, Huseyin Akdeniz, Selami Ekin
doi: 10.5505/respircase.2016.39200  Sayfalar 165 - 168
Bal arısı veya yaban arısı sokması sonrasında genellikle, kaşıntı, ürtiker, anjiyoödem ve anafilaktik reaksiyon gibi aşırı duyarlılık reaksiyonları görülür. Literatürde, arı sokması sonrası, myastenia gravis, periferik nörit, ensefalomiyelit, optik nörit, beyin kanaması, miyokard infarktüsü ve nefrotik sendrom gibi nadir olgular paylaşılmıştır. Otuz üç yaşındaki bayan hasta tek arı sokması sonrasında nefes darlığı nedeniyle acil servisimize başvurdu. Nefes darlığı dışında hiçbir şikayetleri yoktu. Akciğer grafisinde, bilateral yamalı infiltrasyonları vardı. Oksijensiz alınan kan gazında, pH 7,3, paO2 35 mmHg, paCO2 30 mmHg ve saturasyonu % 75 idi. Ekokardiyografi tamamen normaldi. Yoğun bakımda alındı ve non-invazif mekanik ventilasyon başlanan hasta tedavi sonrası tamamen düzeldi.
Hypersensitivity reactions such as itching, urticaria, angioedema, and anaphylactic reaction are usually seen after a bee or wasp sting. In the literature, rare cases such as myasthenia gravis, peripheral neuritis, encephalomyelitis, optic neuritis, cerebral hemorrhage, myocardial infarction, and nephrotic syndrome have been reported. A 33-year-old female patient was admitted to our emergency department due to the development of dyspnea after a single bee sting. She had no complaints other than dyspnea. On her X-ray, there were bilateral patchy infiltrations. In the blood gases without oxygen, the pH was 7.3, pO2 was 35 mmHg, pCO2 was 30 mmHg, and saturation was 75%. Echocardiography findings were normal. She was treated in the intensive care unit under non-invasive mechanical ventilation. She was discharged with full recovery.

5.
Metotreksata Bağlı Gelişen Pulmoner Toksisite
Methotrexate-related Pulmonary Toxicity
Selim Erkan Akdemir, Pınar Çelik, Timur Pırıldar
doi: 10.5505/respircase.2016.66487  Sayfalar 169 - 173
Folat antagonisti olan metotreksat, inflamatuvar ve neoplastik hastalıklarda kullanılır. Metotreksat kullanımına bağlı pulmoner toksisite nadirdir. Romatoid artrit nedeniyle 3 ay önce haftada bir 10 mg intramuskuler metotreksat ve 4 mg prednizolon başlanan 67 yaşında kadın hastada, nefes darlığı, öksürük, ateş ve ağız içinde yara yakınmaları ortaya çıkması, toraks bilgisayarlı tomografide her iki akciğerde üst loblarda periferik yerleşimli ve alt loblarda alveolar düşük dansitede opasiteler ve konsolide alanların görülmesi üzerine olası dispne nedenleri dışlanmış, klinik ve radyolojik olarak metotreksata bağlı pulmoner toksisite düşünülmüş ve kortikosteroid tedavisi ile belirgin düzelme sağlanmıştır. Tanı ve tedavide gecikme ölümcül sonuçlara yol açabileceği için metotreksat kullanımına bağlı pulmoner toksisite gelişebileceği akla getirilmelidir.
Methotrexate (folate-antagonist) is used in the treatment of several inflammatory and neoplastic diseases. However pulmonary toxicity due to methotrexate is uncommon. Herein, we present a 67-year-old woman with rheumatoid arthritis who was treated with methotrexate 10 mg intramuscular weekly and oral methylprednisolone 4mg daily. She was admitted with dyspnea, cough, fever, and oral ulcers. Thoracic computed tomography revealed bilateral alveolar low intensity areas and consolidation in peripheral region of upper and lower lobes. Other possible causes of dyspnea were excluded. Based on the clinical and radiographic findings, the patient was diagnosed with methotrexate-related pulmonary toxicity. Her overall status improved dramatically with corticosteroid therapy. The clinician should keep in mind the possibility of methotrexate-related pulmonary toxicity in cases, as in our case, since delay in diagnosis and treatment can be fatal.

6.
Akciğer kanserini taklit eden büyük kitle görünümlü Wegener Granülomatozu olgusu
A Wegener Granulomatosis case with a huge lung lesion mimicking lung cancer
Mevlüt Karataş, Songül Özyurt, Aziz Gümüş, Halit Çınarka, Ünal Şahin, Recep Bedir
doi: 10.5505/respircase.2016.48343  Sayfalar 174 - 177
Wegener granülomatozu primer olarak, akciğer, böbrek ve alt solunum yollarında hastalık yapan, küçük arterleri tutan bir vaskülit tipidir. Olguların %50-90’nında akciğer tutulumu görülmektedir. Akciğer tutulumu nodül ya da kitle lezyon olarak kendini gösterebilmektedir. Lezyonlar yaklaşık 30-70 mm büyüklüğünde olabilmektedir. Tanı aşamasında özellikle kitle lezyonlar yanlış değerlendirilip başta akciğer kanseri olmak üzere gerçek hastalık gözden kaçabilmektedir. Yirmi sekiz yaşında ön planda nefes darlığı, solda göğüs ağrısı şikayeti olan bayan hastanın sigara ve başka hastalık öyküsü yoktu. Akciğer tomografisinde solda 92x103 mm ebadında, kenarları kısmen spiküler kitlesi olan ve ön tanıda akciğer kanserini düşündüren bir wegener granülomatozu olgusunu ve tanı koyma aşamasında karşılaştığımız güçlükleri tartıştık. Wegener granülomatozu akciğer tutulumunda tanı aşamasında dikkatli olunması gerektiğini vurgulamak istedik.
Wegener granulomatosis is a vasculitis of small arteries, primarily causing diseases of lung, kidneys and lower respiratory system. About 50 to 90 % of cases present with pulmonary involvement, sometimes with a nodule (single or multiple) or mass lesion. Lung lesions may range between 30 to 70 mm in size. These lesions can be evaluated false in the initial diagnosis and the main diseases such as lung cancer may be overlooked. A 28-year-old woman complaining of left-sided chest pain, shortness of breath with no history of smoking presented with a quite large and partly spiculated contours mass lesion of 92x103 mm in size on the left side of the lung on computed tomography, mimicking primarily lung cancer. In this case, we discuss the challenges we faced in the stage of diagnosis to emphasize that lung involvement of Wegener granulomatosis should be recognized in the diagnosis.

7.
EBUS Transbronşial İğne Aspirasyon Biyopsisi ile Tanı Konulan Malign Plevral Mezotelyoma Olgusu
Malignant Pleural Mesothelioma Detected by Endobronchial Ultrasound-Guided Transbronchial Needle Aspiration
Aysegul Senturk, Ebru Sengul Parlak, Elif Babaoglu, Hayriye Tatli Dogan, Hatice Canan Hasanoglu
doi: 10.5505/respircase.2016.75046  Sayfalar 178 - 180
Posteroanterior akciğer grafisinde sol hiler lenfadenopati saptanan 63 yaşında erkek hasta kliniğimize başvurdu. PET-CT'de solda lenf bezlerinde ve plevrada artmış florodeoksiglukoz tutulumu saptandı. Endobronşiyal ultrason transbronşiyal iğne aspirasyonu (EBUS-TBİA) ile elde histopatoljik incelemede malign mezotelyoma saptandı. Bu olgu ile EBUS-TBNA'nın metastatik malign mezotelyoma olgularında kullanımının faydalı olduğu gösterildi.
A 63-year-old man was admitted to our clinic with left hilar lymphadenopathy on his chest radiography. Fluorodeoxyglucose positron-emission tomography showed multiple regions of high metabolic activity on the left pleura and left interlobar lymph nodes. Histopathological examination of the lymph node material obtained by endobronchial ultrasound-guided transbronchial needle aspiration (EBUS-TBNA) revealed malignant mesothelioma. This case report demonstrates the usefulness of EBUS-TBNA in the diagnosis of metastatic mesothelioma.

8.
Plevra Aspergillozis: Nadir Görülen Bir Mantar Enfeksiyonu
Pleural Aspergillosis: A Rare Presentation of Fungal Infection
Taha Tahir Bekçi, Mustafa Çalık, Suleyman Emre Akın, Saniye Goknil Çalık, Hıdır Esme
doi: 10.5505/respircase.2016.38991  Sayfalar 181 - 183
Mantar enfeksiyonları tüm plevral efüzyonların %1'den daha azından sorumludur. Nadiren ampiyeme neden olurlar. Aspegillus’a bağlı ampiyem ve pnömotoraks gelişen immünsupresif bir olguyu sunmayı amaçladık. Altmış üç yaşında kadın hastada ilerleyici bir nefes darlığı ve sağ göğüs ağrısı şikayetleri mevcuttu. Radyolojik incelenmesinde sağ orta lobda pnömoni tespit edildi. Ampirik antibiyotik tedavisi başlandı. Balgam kültüründe aspergillus üredi. Kontrol incelemesinde sağ hidropnömotoraks tespit edilen hastaya interkostal drenaj yapıldı. Hasta, uzamış hava kaçağı, mültiloküle ampiyem ve akciğerin ekspansiyon kusuru nedeniyle ameliyata alındı. Komple sağ dekortikasyon yapıldı. Ameliyat sonrası dönem sorunsuz geçti ve hastanın genel durumu düzeldi. Yirmi beş gün sonra taburcu edilen hastaya üç ay boyunca ağızdan vorikonazol tedavisi verildi. Fungal enfeksiyonların tedavisi zor olabilmektedir. Klinik şüphe, erken antifungal tedavi, plevral drenaj ve plevrektomi gibi cerrahi müdahalelerle iyi sonuçlar alınabilir.
Fungal infections accounts for less than 1% of all pleural effusions and rare causes of empyema. Herein, we report an immunosuppressed case of aspergillus empyema thoracis with pneumothorax. A 63-year-old female presented with complaints of progressive shortness of breath and right-sided chest pain. Radiological examination revealed a pneumonic consolidation in the right middle lobe. Aspergillus was grown in the sputum culture. Repeated scans showed right hydropneumothorax which was treated with intercostal drainage. She underwent surgery due to persistent air leaks, multi-loculated empyema, and unexpanded lung. Total right pleurectomy (decortication) was performed. She was discharged after 25 days on oral voriconazole which was continued for three months. It can be challenging to treat fungal empyema. Clinical suspicion and early administration of anti-fungal agents with surgical interventions kind of pleural drainage or pleurectomy may be helpful in improving the outcome.

9.
Plevral sıvının bir nedeni Ailevi Akdeniz Ateşi
A cause of pleural effusion is Familial Mediterranean Fever
Efsun Gonca Uğur Chouseın, Sinem Karaosman Iliaz, Hülya Abalı, Sakine Öztürk, Emel Çağlar
doi: 10.5505/respircase.2016.26056  Sayfalar 184 - 187
Kırk bir yaşında kadın hasta tekrarlayan ateş, sol yan ağrısı, nefes darlığı yakınmalarıyla başvurdu. Arka-ön akciğer grafisinde solda plevral efüzyon ile uyumlu görünüm saptandı. Torasentez ile alınan plevral sıvı örnekleri eksuda özelliğinde olup nötrofil hakimiyeti mevcutu.Hastaya plöropnömoni tanısıyla antibiyoterapi uygulandı ve klinik ve kısmi radyolojik iyileşmeyle taburcu edildi. Üç hafta sonra aynı şikayetlerle tekrar kliniğimize müracaat etti. Hastaya Video Assisted Torakoskopi uygulandı. Biyopsi sonucu kronik non-spesifik plörit olarak geldi. Anamnez derinleştirildiğinde iki çocuğunda Ailevi Akdeniz Ateşi( AAA) olduğu ve hastanın M680I( G/C) heterojen taşıyıcısı olduğu öğrenildi. Romatoloji bölümüyle konsülte edilerek hastaya oral kolşisin 0,5 mg 2x1 başlandı. Bu tedaviden sonra hastanın kliniği düzeldi, plevral sıvısı geriledi. AAA tanısı olan hastalarının %95 'inde ana yakınma abdominal ağrıdır. Abdominal ağrı olmaksızın plevral ağrı nadirdir. Plevral sıvı daha da nadirdir. Plevral efüzyonların etiyolojisini araştırırken Akdeniz bölgesinde yer alan ülkemizde, AAA’nin de plevral sıvı nedeni olabileceğini aklımızda tutmamız gerekmektedir.
Familial Mediterranean fever (FMF) is an autoinflammatory disease characterized by recurrent abdominal pain and fever episodes. Pleural pain and effusion can also be seen, but rarely in the absence of abdominal pain. FMF is treated with colchicine to control symptoms and to prevent amyloidosis and renal failure. A 41-year-old woman was admitted to our hospital due to recurrent fever, chest pain, and dyspnea. She had an exudative pleural effusion and responded to antibiotic therapy with partial radiographic resolution. She had recurrence of her symptoms three weeks after the completion of therapy. Pleural biopsy by video-assisted thoracoscopy revealed chronic non-specific pleuritis. The patient disclosed that two of her offspring had FMF. Gene analysis showed she was heterozygous carrier of M680I (G/C) mutation. Treatment with colchicine led to resolution of her symptoms and of the pleural effusion. Turkey has a high prevalence of FMF. Pulmonologists should consider FMF in the differential diagnosis of patients with recurrent pleural effusions

10.
Karina Rekonstrüksiyon Cerrahisi Sonrası Gelişen Stenoza Trakeal Y-stent Uygulaması
Tracheal Y-stent Implantation For Stenosis After Carina Reconstruction Surgery
Mehmet Akif Özgül, Erdoğan Çetinkaya, Mustafa Çörtük, Binnaz Zeynep Yıldırım, Güler Özgül, Fatma Esra Günaydın, Thierry Sibomona, Cemal Özçelik, Alper Avcı
doi: 10.5505/respircase.2016.71501  Sayfalar 188 - 191
Distal trakea ve trakeal karinanın uzak metastaz olmaksızın primer tümörü çok nadirdir. Bu tür tümörlerin tedavisinde olgu serilerinde çeşitli komplikasyonlar bildirilmiştir. Ancak cerrahi anastomoz hattının stenozu ve bu nedenle yapılan stent implantasyonu bildirimi oldukça nadirdir. Biz 41 yaşındaki erkek hastada karina rezeksiyon cerrahisi sonrasında gelişen stenoz nedeniyle başarı ile trakeal Y-stent uyguladığımız bir olguyu sunduk.
Primary tumors of distal trachea and tracheal carina without distant metastasis are extremely rare and surgical excision improves survival. Although various complications have been reported in case series, stenosis is rare on the anastomotic line and stent implantation. Herein, we present a 41-year-old male case who presented with successful tracheal Y-stent implantation for stenosis after carina reconstruction surgery.

11.
Akciğer Kanseri ile İlişkili Paraneoplastik Pemfigus: Olgu Sunumu
Paraneoplastic Pemphigus Associated With Lung Cancer: A Case Report
Hüseyin Ulaş Çınar, Burçin Çelik, Celalettin Kocatürk, Hale Kefeli Çelik
doi: 10.5505/respircase.2016.29484  Sayfalar 192 - 194
Akciğer kanseri ile ilişkili deri lezyonları paraneoplastik sendrom olarak görülebilmektedir. Buna karşın, akciğer kanseri ile paraneoplastik pemfigus birlikteliği oldukça nadirdir. Ağız içinde yara şikayeti ile iç hastalıkları polikliniğine başvuran hastanın çekilen akciğer grafisinde sağ akciğerde kitle görülmesi üzerine toraks bilgisayarlı tomografi çekildi. Bilgisayarlı tomografidede sağ akciğer orta lobda yaklaşık 6x4 cm ebadında, düzensiz, spiküle konturlu malign görünümlü kitle lezyonu saptandı. Transtorasik iğne biyopsisi sonucu negatif gelmesi üzerine eksploratris torakotomi uygulandı. Kitleden alınan biyopsi sonucu küçük hücreli dışı karsinom gelince hastaya sağ pnömonektomi yapıldı. Ağız içinde, sırtında ve göğüs ön bölgesindeki yaygın deri lezyonlarından alınan biyopsi sonucu pemfigusla uyumlu bulundu. Postoperatif dönemde dermatoloji tarafından steroid ve immünoterapi uygulandı. Hastanın poliklinik kontrolü postoperatif 6. ayında yapıldı. Bu olguyu nadir görülmesi ve deri lezyonlarının akciğer kanserinin bir göstergesi olabileceğini vurgulamak amacıyla sunduk.
Skin lesions related to the lung cancer can be encountered as a paraneoplastic syndrome. However, paraneoplastic pemphigus is a very rare comorbidity in lung cancer. The patient applied to the internal diseases department with complaint of mouth sore. His chest x-ray revealed a mass in the right lung, and, then, he underwent thoracic computed tomography. A 5x6 cm, irregular, spicule-contoured and seemingly malignant mass lesion was observed in computed tomography. Since the transthoracic needle biopsy result was negative, exploratris thoracotomy was performed. The biopsy result was squamous-cell carcinoma, and the patient underwent right pneumonectomy. The result of the biopsies taken from the skin lesions in the mouth, on the back, and on the front chest area was compatible with pemphigus. Postoperatively, dermatology clinic treated the patient with steroid and immunotherapy. At six months of treatment, he was alive. This rare case is being presented to emphasize that skin lesions can be the indicator of lung cancer.

12.
Nadir Bir Akciğer Tümörü olan Sklerozan Pnömositoma Olgusu
A Case of Sclerosing Pneumocytoma: A Rare Lung Tumor
Abdulkadir Yasir Bahar, Sercan Şimsek, Harun Çıralık
doi: 10.5505/respircase.2016.33254  Sayfalar 195 - 199
Sklerozan pnömositoma histolojik olarak solid, papiller, sklerotik, hemorajik paternlerde olabilen, papiller yüzeyleri hiperplastik tip 2 pnömositlerle döşeli çoğunlukla orta yaş erişkin ve kadınlarda görülen benign, rekürrens yada hastalığa bağlı ölüm bildirilmeyen, nadir görülen bir neoplazidir. Biz 50 yaşındaki kadın hastada akut bronşit atağı sırasında insidental olarak saptanan sklerozan pnömositoma olgusunu sunduk
Sclerosing pneumocytoma is a rare, benign neoplasm which may be in solid, papillary, sclerosing or hemorrhagic patterns histologically, and its papillary surfaces are covered with hyperplastic type 2 pneumocytes. It is often seen in middle-aged adults and women with no recurrence and no reported disease-related deaths. Herein, we present a 50-year-old female case of sclerosing pneumocytoma case who was diagnosed incidentally during acute bronchitis episode.

13.
Safra Kesesi Kanserinin Kaviter Akciğer Metastazı: Nadir Bir Olgu Sunumu
Cavitary Pulmonary Metastases of Gallbladder Cancer: A Rare Case Report
Mustafa Çalık, Saniye Göknil Çalık, Tahir Taha Bekçi, Yaşar Ünlü, Hıdır Esme
doi: 10.5505/respircase.2016.85520  Sayfalar 200 - 203
Safra kesesi kanseri son derece ölümcül malign bir tümördür. Kaviter akciğer metastazları çok nadir ve olguların sadece % 4'ünde görülür. Burada, safra kesesi kanserinin neden olduğu kaviter akciğer metastazı olgusunu sunmayı amaçladık. Altmış dokuz yaşında bayan hasta olağan kontrolleri için hastanemize başvurdu. Üç yıl önce, safra kesesi kanseri nedeniyle enblok safra kesesi ve parsiyel karaciğer rezeksiyonu ile bölgesel lenf nodu diseksiyonu yapılmış. Buna bağlı olarak 32 ay boyunca yapılan takipleri, son toraks bilgisayarlı tomografisinde sağ akciğerde kaviter lezyon ortaya çıkana kadar negatifti. Metastazektomi ve mediastinal lenf nodu diseksiyonu yapıldı. Hasta komplikasyonsuz olarak ameliyat sonrası 14. günde taburcu edildi. Görece az sayıda kaviter metastatik akciğer kanseri bildirilmiştir. Ayırıcı tanı neoplastik hastalık öyküsü olan hastalarda dikkatle yapılmalıdır. Erken tanı ve tedaviyle sağ kalımın artacağına inanıyoruz.
A gallbladder carcinoma is extremely fatal malignant tumor. The occurrence of excavated lung metastases is rarely observed only in 4% of cases. Herein, we describe a case of cavitary pulmonary metastases of gallbladder cancer. A 69 year-old woman was admitted to our hospital for routine controls. Three years before, she underwent partial hepatectomy with enbloc resection of the gallbladder and dissection of regional lymph nodes. The patient was event-free during follow-up. At 32 months, thoracic CT revealed a cavitary lesion in the right lung. Metastasectomy and mediastinal lymph node dissection was performed. Patient was discharged on day 14 after surgery without any complications. To the best of our knowledge, a relatively small number of cases with metastatic lung tumors cavitation have been reported in the literature. The differential diagnosis should be made with caution in patients with a history of neoplastic disease. Early diagnosis and treatment increase survival.

14.
Erken dönem göğüs duvarı metastazı oluşturan akciğerin büyük hücreli nöroendokrin karsinomu
Large cell neuroendocrine carcinoma of lung with early chest wall metastasis
Fazlı Yanık, Yekta Altemur Karamustafaoğlu, Adem Karataş, Ebru Taştekin
doi: 10.5505/respircase.2016.43660  Sayfalar 204 - 208
Akciğerin büyük hücreli nöroendokrin karsinomları (BHNK) yüksek gradeli tümörlerdir ve küçük hücreli akciğer kanserine(KHAK) benzer klinik ve biyolojik özellikler taşırlar. Erken dönem göğüs duvarı metastazı oluşturan akciğerin bir BHNK’li olguyu tartışmayı amaçladık. Altmış iki yaşında erkek hastanın toraks bilgisayarlı tomografisinde (BT) sol akciğer üst lob anterior segmentte 1,5 cm solid kitle izlendi. Pozitron emisyon tomografisinde kitle malign karakterdeydi. Peroperatuvar frozen sonucu; küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) gelmesi üzerine sol üst lobektomi uygulandı. Sonuç gastrointestinal sistem kaynaklı p(T1aN0M0) nöroendokrin karsinom olarak raporlandı. Primer kaynağa yönelik yapılan oktreotid sintigrafisi, gastroskopi, kolonoskopi, batın-toraks BT’de bir patoloji saptanmadı. Olgunun 3. ay kontrolünde; göğüs duvarında kitle tespit edildi ve alınan biyopsi BHNK metastazı olarak raporlandı. Olguya kemo-radyoterapi planlandı. Olgu tanıdan bir yıl sonra kaybedildi. BHNK’ler hızlı metastaz yapabilen, agresif seyirli, nüks edebilen tümörler oldukları için diğer KHDAK’lerinden ayrılması önemlidir, bu hastalarda yakından takibe ihtiyaç vardır.
The large cell neuroendocrine carcinomas of the lung (LCNEC) are high-grade tumors and they have similar clinical and biological characteristics of non-small cell lung cancer (NSCLC). We discuss a patient with LCNEC of the lung which early metastasis to chest wall. Sixty-two-year-old male patient had a 1.5 cm solid mass in left upper lob on computered tomography (CT). The mass was reported by positron emission tomography as malignant. Left upper lobectomy was applied in the same period, when perioperatively frozen-section result was diagnosed NSLC. Histopathological examination was revealed a neuroendocrine carcinoma, which may originate from the gastrointestinal tract p(T1AN0M0). The octreotide scintigraphy, gastroscopy, colonoscopy, abdominal, and chest CT were performed for primary origin, but did not reveal any pathology. Chest wall mass was detected postoperative third months and biopsy result was reported as large cell neuroendocrine carcinoma. Then, chemoradiotherapy was planned. Patient died after one year from diagnosis. Accurate differentiation of LCNEC from other types of NSCLC is important, and there is a need for close follow-up in these patients for aggressive and metastatic nature and recurrent disease.

15.
Orta Lob Sendromu; Sağ Akciğer Lezyonlarında Ayırıcı Tanılar Arasında Olmalı
Middle Lobe Syndrome: Differential Diagnosis Should be Made Between The Right Lung Lesions
Fatih Meteroğlu, Mahsuk Taylan, Melike Demir, Burak Gül, Ali Birak
doi: 10.5505/respircase.2016.66933  Sayfalar 209 - 212
Sağ orta lob sendromu, sağ orta lobda inatçı ya da tekrarlayan atelektaziler ile karakterize olan bir tablodur. Görüntüleme yöntemlerindeki gelişmelerin etkisiyle erken tanı konulması sıklığı artmıştır. Burada, sağ orta lob tümörü ön tanısıyla tüm invazif girişimlere rağmen tanısı konulamayan 23 yaşındaki bayan hasta ile akciğer- karaciğer hidatik kist nedeniyle operasyona alınan ve operasyon esnasında orta lob sendromu tanısı konulan 15 yaşındaki olgularımızı sunmayı amaçladık.
The right middle lobe syndrome is clinical condition of the right lung middle lobe, characterized by persistent or recurrent atelectasis. Thanks to recent advancements in imaging techniques, early diagnosis has become more widespread. Herein, we present a 23-year-old female case with a suspected middle lobe tumor that was left undiagnosed, despite all invasive procedures and a 15-year-old male case of lung and liver hydatid cysts that was diagnosed with middle lobe syndrome during surgery.

16.
Santral Sinir Sistemi Tutulumunun Eşlik Ettiği Bir Miliyer Tüberküloz Olgusu
A case of miliary tuberculosis accompanied by central nervous system involvement
Melike Demir, Mahsuk Taylan, Demet Arslan, Emel Aslan, Süreyya Yılmaz, Abdurrahman Şenyiğit
doi: 10.5505/respircase.2016.56933  Sayfalar 213 - 216
Tüberkuloz (TB), hala dünyada ve ülkemizde önemli bir sağlık sorunudur. Yaygın TB'de nörolojik tutulum nadir de olsa görülebilmektedir. Nörotüberkülozda sıklıkla TB menenjit, daha az oranlarda intrakranyal tüberkülomlar da eşlik edebilir. Bu makalede, miliyer TB tanısı konduktan kısa bir süre sonra nörolojik semptomları gelişen hasta, menenjit ile birlikte daha nadir görülen intrakranyal tüberkülomların da eşlik etmesi nedeniyle sunuldu.
Tuberculosis (TB) is still an important health problem in Turkey as well as in the world. Although rare, neurological involvement may be encountered in disseminated TB. TB meningitis and to a lesser extent, intracranial tuberculomas may accompany neurotuberculosis. Herein, we present a case that developed neurological symptoms a short while after being diagnosed with miliary TB due to the fact that rarely seen intracranial tuberculomas accompanied meningitis.

17.
Akciğer Kanser Metastazını Taklit Eden Akciğer Tüberkülozu: Olgu sunumu
Pulmonary tuberculosis mimicking lung cancer metastases: a case report
Beyhan Çakar
doi: 10.5505/respircase.2016.84755  Sayfalar 217 - 219
Akciğer tüberkülozu ve akciğer kanseri klinik radyolojik özellikleri nedeniyle birbirlerini taklit ederler. Erken teşhis ve tedavi bu hastaların yaşam süresini uzamasında önemlidir. Çalışmamızda, 59 yaşında akciğer kanser metastazı düşünülen akciğer tüberkülozu tanısı alan hastayı sunduk. Olgumuzda sol akciğerde tüberküloz, sağ akciğerde akciğer kanseri (büyük hücreli nöroendokrin karsinom) aynı anda görüldü. Balgam yayma negatif akciğer tüberkülozlu olgumuz tedavisini tamamladıktan sonra öksürük ve balgam çıkarma şikayetleri olan kızının balgam yaymasında asit alkole rezistans basil (ARB) tespit edildi. Yayma negatif tüberküloz olguların temaslı taraması önemlidir. Kanserli olgularda yerel immünite bozulduğundan akciğerde pnömonik infiltrasyon varlığında metastaz ve diğer infeksiyon hastalıkları dışında tüberkülozda araştırmalıdır.
Pulmonary tuberculosis (PTB) and lung cancer may mimic each other in the aspect of the clinical and radiological features, particularly. Early diagnosis and treatment is of utmost importance for improved survival in these patients. Herein, we present a 59 year–old case diagnosed with PTB, while being considered lung cancer metastases. In our case, PTB in the left lung and lung cancer (large cell neuroendocrine carcinoma) in the right lung were found simultaneously. After our case with sputum smear negative completed tuberculosis therapy, his daughter who had symptoms of cough and sputum was diagnosed with smear positive pulmonary tuberculosis. In smear AFB negative pulmonary tuberculosis cases, contact screen is important for early TB diagnosis. The local immunity is deteriorated in cancer cases, if there is pneumonic infiltration in lung, excluding metastatic lesions and other infections; therefore, we must search tuberculosis too.

18.
Trakeomalazili iki olgu
Two cases with tracheomalacia
Ahmet Arısoy, Hanifi Yıldız, Mehmet Hakan Bilgin, Selami Ekin
doi: 10.5505/respircase.2016.00922  Sayfalar 220 - 223
Trakeomalazi yönetimi zor olan ciddi bir hastalıktır. Bu hastaların muayene bulguları KOAH ve astım hastalarına benzerdir. Bu nedenle tanıda yanılmaya sebep olabilir. Bu çalışmada, inhaler tedavilerden fayda görmeyen iki trakeomalazi olgusunu sunmayı amaçladık. Hastalar bilgisayarlı tomografi, bronkoskopi ve polisomnografi ile değerlendirildi. Birinci olgu 83 yaşında erkek hasta idi. Elli paket-yıl sigara anamnezi vardı. Hasta öksürük şikayeti nedeni ile hastanelere başvurmuş ve 10 yıldır KOAH tanısıyla takip edilmişti. Polisomnografi ile uykuda obstrüktif apneleri tespit edildi. Arttırılan pozitif basınca rağmen apneleri düzelmedi. Bilgisayarlı tomografi ile trakeada yassılaşma, trakeal halka ve kıkırdaklarda bozulma tespit edildi. Trakeal stent takılan hastanın birinci yılın sonunda uyku apnesi yoktu. İkinci olgu beş yıl boyunca kronik öksürük nedeniyle farklı inhaler tedaviler verilen 66 yaşında bir erkek hastaydı. Hastanın öksürüğü sert ve gürültülü idi ve uyku apnesi yoktu. Bronkoskopide expiryumda trakeanın ön ve arka duvarının birbirine yapıştığı görüldü. Trakeomalazisi hayatı tehdit etmediğinden takibe alındı.
Tracheomalacia is a difficult to manage condition. The symptoms are similar to those of COPD and asthma patients. This may cause misdiagnosis. Herein, we present two tracheomalacia cases who received no benefit from inhaled treatment. The patients were examined via computed tomography (CT), bronchoscopy, and polysomnography. The first case was a 83-year-old male having a 50 package-year smoking history. He applied to the hospital due to coughing and followed for COPD. Obstructive sleep apnea was detected via polysomnography. Despite increased positive pressure, the apneas did not heal. On CT, trachea flattening and tracheal ring and cartilages deterioration were detected. The patient had no sleep apnea one year after stenting. The second case was a 66-year-old male having inhaled treatment for five years for chronic coughing. In bronchoscopy, anterior and posterior parts of trachea were seen to cleave into each other in expiration. Since his tracheomalacia was not life-threatening, he has taken under follow-up.

19.
Trakeobronkopati Osteokondroplastika Olgusu
A Case of Tracheobronchopatia Osteocondroplastica
Derya Aydın, Nesrin Yaman, Öznur Tiryaki Aydoğan, Erdoğan Bülbül, İsmail Engin Uzgören, Gökhan Aydın
doi: 10.5505/respircase.2016.50570  Sayfalar 224 - 226
Trakeobronkopatia osteokondroplastika, trakea ve major bronşları tutan ve nadir görülen benign bir bozukluktur. Bu yazıda trakeobronkopatia osteokondroplastika tanılı bir olgu sunulmuştur. Atipik göğüs ve sırt ağrısı ile başvuran hastaya çekilen toraks bilgisayarlı tomografide trakea ve her iki ana bronşta mukozada düzensizlik ve polipoid lezyon izlendi. Yapılan fleksibl bronkoskopide, sert ve vaskülaritesi artmış polipoid lezyonlar yoğun şekilde izlendi. Alınan biyopsi sonucu trakeobronkopati osteokondroplastika olarak geldi.
Tracheobronchopatia osteocondroplastica is rare benign disorder at trachea and major bronchi. Herein, we present a case of tracheobronchopatia osteocondroplastica. Physical examination revealed atypical chest and back pain. Thoracic computed tomography of the trachea and both of main bronchi showed bronchial mucosal irregularity and polypoid lesions. Increased vascularity hard and polypoid lesions were observed intensively in fiberoptic bronchoscopy. Biopsy results were reported as tracheobronchopatia osteocondroplastica.

EDITÖRE MEKTUP
20.
Skuamöz Hücreli Akciğer Kanserli Hastada Intramedüller Spinal Kord Metastazı
Intramedullary Spinal Cord Metastasis in a Patient With Squamous Cell Lung Cancer
Tahir Taha Bekçi, Ramazan Koylu, Mustafa Çalık, Süleyman Baktık, Saniye Göknil Çalık
doi: 10.5505/respircase.2016.33043  Sayfalar 227 - 228
Makale Özeti |Tam Metin PDF

YAZAR İNDEKSI
21.
2016 Yılı Beşinci Cilt Yazar İndeksi
Author Index

Sayfalar E1 - E2
Makale Özeti |Tam Metin PDF

HAKEM İNDEKSI
22.
Hakem İndeksi
Reviewer Index

Sayfa E3
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale